Friday, December 11, 2015

Kitap İncelemesi: I'll Give You the Sun




Kitap: I'll Give You the Sun
Yazar: Jandy Nelson
Yayıncı: Dial Books/Walker Books
Sayfa Sayısı: 429
Goodreads Puanı: 4.15


A brilliant, luminous story of first love, family, loss, and betrayal for fans of John Green, David Levithan, and Rainbow Rowell 

Jude and her twin brother, Noah, are incredibly close. At thirteen, isolated Noah draws constantly and is falling in love with the charismatic boy next door, while daredevil Jude cliff-dives and wears red-red lipstick and does the talking for both of them. But three years later, Jude and Noah are barely speaking. Something has happened to wreck the twins in different and dramatic ways . . . until Jude meets a cocky, broken, beautiful boy, as well as someone else—an even more unpredictable new force in her life. The early years are Noah's story to tell. The later years are Jude's. What the twins don't realize is that they each have only half the story, and if they could just find their way back to one another, they’d have a chance to remake their world.

This radiant novel from the acclaimed, award-winning author of The Sky Is Everywhere will leave you breathless and teary and laughing—often all at once.
 


Kitap İncelemesi: Konuş Benimle/Speak




Kitap: Konuş Benimle

Orijinal Adı: Speak
Yazar: Laurie Halse Anderson
Yayıncı: GO!
Sayfa Sayısı: 304
Goodreads Puanı: 3.98



Konuşmak gittikçe zorlaşıyordu. Boğazım sürekli acıyor, dudaklarım kuruyordu. Geceleri uyurken çenemi o kadar sıkıyordum ki sabahları başım ağrıyordu… Ne zaman annemle, babamla ya da öğretmenlerden biriyle konuşmaya çalışsam ya kekeliyor ya da donup kalıyordum. Sorunum neydi benim?

Melinda Sordino’nun bir sırrı var. Ama sırrını paylaşabileceği kimsesi yok. Bütün arkadaşları, hatta tanımadığı insanlar bile ondan nefret ediyor. Ve günden güne içine kapanan Melinda, çareyi susmakta buluyor. Yalnızlaştıkça susuyor, sustukça yalnızlaşıyor. Ta ki O ŞEY’den kaçıp saklanamayacağını, O GECE’yi unutamayacağını anlayana dek…



Thursday, October 29, 2015

Ne Okunuyor? Ne Okunacak?

Söz verdiğim üzere, sahalara dönüş yapmış bulunmaktayım. Hazır herkes tatildeyken ben de okuduğum ve okuyacağım kitaplar hakkında ufak bir tazı yazayım dedim. Yakın zamanda, farklı başlıklarda kitap yorumları da gelecek. Sevmediğim, idare eder dediğim kitapları tek tek göreceksiniz.

Ne Okuyorum?

I'll Give You The Sun, çıktığı ilk andan itibaren yabancı kitapseverler arasında gökkuşaklı bir fırtına koparmıştı. Kitabın kapağını sosyal medyanın her basamağında görmek canımı sıkar duruma gelmişti. Neden? Çünkü kitap birkaç ülke uzaklığındaydı bana. Yurt dışından kitap sipariş etmeye hala ve hala ve hala çok üşeniyorum, tüm alışverişlerimden memnun kalsam da bekleme süreci beni öldürüyor; zaten benim alacağım kitaplara karar vermem de haftalar alıyor... o yüzden işte bu kadar uzun süre sonra elimde bu kitap. Yine de, elimde ve iyi ki de burada!

Kitabın konusundan kısaca bahsetmem gerekirse,
I'll Give You The Sun; Sweetwine ikizlerinin öyküsü. Bir tarafta, ilgiyi üstüne toplayan ve teenage döneminin ağırlığıyla yürüyen Jude; diğer tarafta ise itilip kakılan, kendini dünya dışı gören sanatçı ruhlu Noah. 
Herhalde, bu ufak tanımdan bile hangi karakteri sevip hangisine ateş saçan gözlerle baktığımı anlayabilmişsinizdir. 

Kitap, farklı bölümlerle iki karakteri de ana olarak ele alıyor. Bir geçmişe, bir de şimdiye yolculuk yaparken ikizlerin hayatlarını tam anlamıyla kavrıyoruz.

Kitabın henüz yarısındayım ama bu, romana aşık olma yoluna gitmem için erken değil bana kalırsa. Yazarın dili gerçekten çok çok çok fazla güzel. Yani abartmayayım diyorum, ama güzel işte. Her cümlesinde Jude ve Noah'nın kendi karakterlerini yansıtıyor. Bu özelliği sanırım en sevdiğim yanı oldu yazarın kaleminin. Aynı zamanda, kitaptaki benzetmeler de beni benden alıyor. Tabii kitabın olay örgüsünün de üslup kadar ilgi çekici olduğunu belirtmeliyim. Yine de, spoiler vermemek adına çok bir şeyden bahsetmeyeceğim.

Şuan, Jude'u sevmeme ve onun bölümlerini değil de hep Noah'yı okuma isteğiyle dolu bir dönemdeyim. Kitap nerelere varacak, nasıl bitecek, bizimkilere ne olacak oldukça merak ediyorum!



Ne Okunacak?

Aslında, okuma listemde bir sürü kitap var. Ancak, sağım solum belli olmadığından ve biraz da sizi şaşırtmak istediğimden bugün burada sadece bir kitabın adı geçecek. O da; The Orginals, Yükseliş.
Hiç tahmin eder miydiniz? Açıkçası, ben etmezdim. Çünkü kısa bir süre önce yüklü (cidden yüklü) bir kitap alışverişi yaptığımdan yeni bir kitap eklemeyi istemiyordum odanın her yerine taşmış olan kitaplığa. Ne var ki, bugün sürpriz bir şekilde bir kargo belirdi kapımda. Ambalajı açınca odama hoplaya zıplaya döndüm diyebilirim. Kitabı zaten merak ediyordum ama şimdi elimde olması çok daha hoş bir şey. Hem, uzun zamandır içinde fantastik ögeler bulunduran tek bir kitap bile okumadım. Bu bana derin bir nefes gibi gelecek. Teşekkürler GO!

Yeni yazılarda görüşmek üzere; hepinize mutlu, huzurlu tatiller!

Tuesday, October 20, 2015

Sonsuzmuş Gibi Görünen Bir Sessizlik Vardı, Geçmişte Kaldı!



Utanç perdesi inmiş bir suratla yazıyorum sizlere bu yazıyı. Tam tamına altı aylık bir süreç boyunca yokmuşum... Aslına bakarsanız, şimdi bu bana oldukça komik geliyor. Sanki dün daha bu sayfaya yazı yazıyormuşum gibi. Ama aslında tam altı aydır, bir kitap ya da filmle (ya da herhangi bir şeyle) ilgili bir yazı çıkarmamışım. Hatta, Goodreads kullanmayı bırakmışım. Ama merak ettiyseniz falan, hala yaşıyorum...evet...

Asıl konuya dönersek, bu altı ay benim için kitaplardan, filmlerden uzak geçmedi. Hatta geçseydi ve elimde buraya koyacak bir malzeme olmasaydı işim muhtemelen daha kolay olurdu; ama ne yazık ki/iyi ki elimde tonlarca anlatacak şey var, yüzlerce dedikodu var, çekiştireceğim birçok kitap, söveceğim çokça karakter var.

Tabii bunların hepsinin buraya aktarılması için büyük bir uğraş ve bolca zaman gerektiğinden ve de benim şu an vaktim dar olduğundan bunu nasıl gerçekleştireceğim pek bir fikrim yok; ama ben her zamanki gibi bir yolunu bulurum herhalde.

Yokluğumda okuduğum kitapların bir kısmı okulla ilgili genellikle günümüz kimselerinin ilgilenmeyeceği tarzda olduğundan bunları eleyip, belli başlıklar altında okuduklarımı ve izlediklerimi toparlayabilirim. Ya da, içinden beğendiklerimi size bir "Tavsiye Edilenler" etiketiyle sunabilirim. Bunlar şu an karar aşamasında olan şeyler, ancak kesin bir şey var ki; o da parmaklarım klavyeyi çok özlemiş!

Wednesday, April 22, 2015

İnceleme: Dorian Gray'in Portresi/The Picture of Dorian Gray


Kitap: Dorian Gray'in Portresi
Orijinal Adı: The Picture of Dorian Gray
Yazar: Oscar Wilde
Yayıncı: Can Yayınları
Goodreads Puanı: 4.02 (461,835 oy)
Sayfa Sayısı: 276

"Keşke tersi olabilseydi! Keşke her zaman genç kalacak olan ben olsaydım da portrem yaşlansaydı! Bunun için... bunun için her şeyi verirdim!"

 Özellikle bir genç adamın büyümesini, eğitimini, gelişimini, kendini ve inançlarını keşfetmesini işleyen Dorian Gray'in Portresi için Oscar Wilde, 'bir ruhun hikayesi' demişti. 1891'de ilk basıldığında ahlaksızlığı yücelttiği gerekçesiyle büyük tepki çeken romanın baş kişileri olan Lord Henry ile Dorian'ın karşılıklı etkileşimleri, Dorian'ın kendini giderek kötüye, şeytani olana, hazcılığa adaması kitabın eksenini oluşturuyor. Son derece saf ve yakışıklı Dorian'daki değişim, Lord Henry'nin sözleriyle ve Dorian'ın kendi portresinde kendi güzelliğini keşfetmesiyle başlar. Lord Henry'nin etkisiyle kötülüğün ve zevkin çekimine kapılan, dünyada gençlik ve güzellikten önemli bir şey olmadığına inanan Dorian için heyecan, kötülükte ve günahtadır; iyilik ve erdemse sıkıcıdır, edilgendir. İyiliği temsil eden Basil'in Dorian'a duyduğu saf tutkuda eşcinsellik öğeleri açıkça hissedilir. Dorian'ın büyük sırrını, portredeki değişimi gören yalnızca Basil olur. Portreye odaklanan, sonsuz gençlik karşısında ruhunu satan ve ruhunun ölmüş olmasından korkan Dorian için kurtuluş var mıdır? Ve Oscar Wilde'ın dediği gibi, herkes Dorian Gray'de kendi günahını mı görecektir? 

Thursday, April 9, 2015

İnceleme: Yıldız Tozu/Stardust


Kitap: Yıldız Tozu
Orijinal Adı: Stardust
Yazar: Neil Gaiman
Yayıncı: İthaki Yayınları
Goodreads Puanı: 4.04 (196.560 oy)
Sayfa Sayısı: 304


Neil Gaiman'dan büyüklere masallar

Kraliçe Victoria devrinin şafağında, Perili Ülke ile kendisini ayıran taş duvardan adını alan Duvar Köyü'nde yaşam olanca sakinliğiyle akmaktadır...
Her dokuz yılda bir Perili Ülke'de bir panayır düzenlenir ve bu zamanın dışında duvardaki tek delikten geçmek kesinlikle yasaktır.
Duvar Köyü'ndeki genç Tristran Thorn, gerçek aşkı Victoria Forester'da bulduğuna kesinlikle emindir. Oysa Victoria ulaşılmaz biridir, bir ekim akşamı gökyüzünde kaydığını gördükleri yıldız kadar uzak...
Victoria'nın kalbini kazanmak uğruna Tristran kaymış yıldızı bulacağına ve sevdiği kıza getireceğine yemin eder. Bu yemin Tristran'ı duvarın öte yanındaki Perili Ülke'ye, hayal bile edemeyeceği tuhaflıklar, en sinsi düşmanlar, yolu üzerinde beklenmedik dostlar ve umulmadık hazineler barındıran bir diyara yöneltecek. Oraya mum ışığında varmak, yolda Gönlünün Muradı'nı bulmak ve yüreğindeki gerçeği keşfetmek de Tristran'ın ödülü olacak...

İnceleme: 21. Gün/Day 21


Kitap: 21. Gün (The Hundred #2)
Orijinal Adı: Day 21 (The Hundred #2)
Yazar: Kass Morgan
Yayıncı: Go! Kitap
Goodreads Puanı: 3.78
Sayfa Sayısı: 312

Dünya'da Yalnız Olduklarını Sanıyorlardı Yanılmışlardı

Yüz grubunun Dünya'ya ayak basmasının üzerinden 21 gün geçmiştir. İçlerinden birinin uğradığı ölümcül saldırının ardından Dünya'da yalnız olmadıklarını anlayan grup üyeleri yaşadıkları şoku atlatamadan birer birer hastalanmaya başlarlar. Belirtiler radyasyon zehirlenmesini işaret etmektedir. Aynı gün ele geçirecekleri Dünyalı kızın onlara söyleyeceği çok şey vardır. Onların, Dünya'ya ayak basan ilk Koloniciler olmadığı gibi…

Wells, grubun güvenliğini sağlamak için canla başla çalışırken Clarke diğer Kolonicileri bulmak için kamptan ayrılacak, Bellamy ise ne pahasına olursa olsun kız kardeşini bulacaktır. Gemide kalan GLASS ise hayatının aşkı ile kendi hayatı arasında bir seçim yapmak zorundadır.

Saturday, March 21, 2015

İnceleme: Tutkulu Notalar/Backstage Pass


Kitap: Tutkulu Notalar (Günahkarlar Turnede #1)
Orijinal Adı: Backstage Pass (Sinners on Tour #1=
Yazar: Olivia Cunning
Yayıncı:  Ephesus Yayınları
Goodreads Puanı: 4.08 
Sayfa Sayısı: 431

GÜNAHKARLAR TURNEDE 1.KİTAP

Müzik hiç bu kadar ateşli olmamıştı!

Sahnelerin en seksi metal grubunun baş gitaristi Brian Sinclair, yaratıcılık kıvılcımını kaybettiğinde, bastırılmış dehasını ortaya çıkarabilmek için grubunu tutku dolu gecelere sürükleyecekti.

Tutkulu notaları ortaya çıkaran kadın...

Seksi psikolog Myrna Evans Günahkârlar ile birlikte tura çıktığında, gruptaki herkes onu baştan çıkarmaya çalışır ama Myrnanın elde etmek istediği tek adam Briandır

İki aşığın çılgın ve dizginlenemez tutkuları, onları yepyeni bir boyuta taşırken kendilerini sınırsız arzu ve günahlarla dolu bir turnede bulacaklardı...

Ve artık siz de bu ritmin esiri olacaksınız !
 

Tuesday, March 10, 2015

Röportaj: Melis Özün Uslu & Yusuf Özoğlu

1Bilinmeyen Serisi'nin yazarları olan Melis Özün Uslu ve Yusuf Özoğlu ile kısa bir soru-cevap yapma imkanı buldum. Yorumunu da blogta yayınladığım Tesadüfler isimli kitapları hakkında konuştuk.





Öncelikle, hikaye nasıl başladı, böyle bir seri yazmayı ne zamandır düşünüyordunuz?

Bir kitap yazma fikri tanıştığımız günden beri aklımızın hep bir köşesindeydi hatta birkaç ufak girişimde bulunmuştuk. Ancak her şey ilginç bir şekilde başladı. O zamanlar sekizinci sınıfa gidiyorduk.
Bir gün zaten uzun süredir yazmak istediğim ama henüz planlamadığım kitabı ilham perisinin yanıma uğradığını hissedip bilgisayarda yazmaya başladım. Ama bunu tek başıma devam ettirebileceğimi o zamanlar düşünmüyor zaten en yakın akadaşım olmadan yazmak istemiyordum. Bunun üzerine henüz yirmi sayfa olmuş kitabı okumak, fikrini almak ve bana katılmasını istemek için Melis’i aradım.
Yusuf okumaya başladığında bunu onula yapmayı ne kadar istediğimi fark ettim. O okurken yer yer düzeltmeler yapıp yeni paragraflar ekliyordum. Saatler fark etmeden geçti ve nihayetinde buluşup bu konu üzerine konuşma kararı aldık.
Buluştuğumuzda yazılmış otuz sayfayı rafa kaldırmak uğruna kitabı yeniden kurgulama kararı aldık. Bir buçuk sene boyunca karakterler, yer ve hikaye üzerine sahne sahne, saniye saniye çalıştık. Ve hazır olduğumuzda Bilinmeyen Tesadüfler’i kaleme almaya başladık.

Sunday, March 8, 2015

İnceleme: Bilinmeyen Serisi - Tesadüfler



Kitap: Tesadüfler (Bilinmeyen Serisi #1)
Yazar: Melis Özün Uslu & Yusuf Özoğlu
Yayıncı: Olimpos Yayınları
Sayfa Sayısı: 312


Aslında Herkes Aynı Görünür; Ama Kimse Aynı Değildir...
Alexander ve Christina, küçük bir kasabada karşılaşırlar. Bu karşılaşma onlar için daha önce görmedikleri bir hayatın başlangıç noktası olur. Farklı insanlar, dostluklar, aşk, zor kararlar, gözyaşları, kahkahalar, ümitler, biraz macera, bilinmeyenler ve bolca desadüf. Ama bu hayat dengede...
Bu kitap size gizem dolu bir hayatı Alexander ve Christina'nın hayata bakışlarını değiştirecek ilginç tesadüfler ve bilinmezliklerle dolu bir yolu nasıl aştıklarını anlatıyor. Acaba hem bu gizem dolu döngünün sırlarını, hem de hayatlarındaki garip sorunları çözebilecekler miydi? 'Hiç böyle tesadüf olur mu?' diyeceğiniz tesadüfleri mantık çizgisinde tutan bir hayatla karşımızdalar bu kitapta....
İleride olacakları ise ancak tesadüfler bize gösterecek...

Saturday, February 28, 2015

"O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler."


Yaşar Kemal.
Ne güzel insandın.
Ne büyük yazardın.

Mart Ayı, Harry Potter Ayı


Harry Potter, herkesin aklına kazınmış bir seri. Ben de, eksik olan son üç kitabı da tamamladıktan sonra kendime bir mart ayı hedefi koydum: yedi kitabı birden okumak. Aslında, bu tarz TBR denilen şeyleri yapmam, aklıma ne gelirse okurum ama bu ay böyle olsun istedim ve Hogwarts'a tekrardan dalmak gibi bir hedefim var.

Dersler nedeniyle tüm seriyi mart ayı içerisinde bitirebilecek miyim bilemiyorum, ama umarım hepsini okuyabilirim. Ardından, yeni kitaplarla tekrar sizinle olacağım. Kitap yorumu olmasa da, daha farklı yazılarla da mart ayı içerisinde sizinle olmaya çalışacağım.

Herkese sihirli, güzel bir gün dilerim!
Yeni yazılarda görüşmek üzere.

İnceleme: Forever

Kitap: Forever  (The Wolves of Mercy Falls #3)
Yazar: Maggie Stiefvater
Yayıncı: Scholastic Press
Goodreads Puanı: 3.92 (69.782 oy)
Sayfa Sayısı: 388

then.
When Sam met Grace, he was a wolf and she was a girl. Eventually he found a way to become a boy, and their loved moved from curious distance to the intense closeness of shared lives.

now.
That should have been the end of their story. But Grace was not meant to stay human. Now she is the wolf. And the wolves of Mercy Falls are about to be killed in one final, spectacular hunt.

forever.
Sam would do anything for Grace. But can one boy and one love really change a hostile, predatory world? The past, the present, and the future are about to collide in one pure moment - a moment of death or life, farewell or forever.
 

Thursday, February 26, 2015

Kargo Ne Getirdi? Bir Karışık Yazı

Normalde, küçük alışverişler yaptığımda bir yazı yazmıyorum. Ne var ki, bu hafta üç adet kargo aldım. Biri okuoku'dan, biri İdefix'ten, bir diğeri ise Amerika'dan geldi. Ben de kitaplığıma katılan bu kalabalık grubu  sizinle paylaşayım dedim.

İlk önce sevgili Catherine Fisher'ın yolladığı kitap ile başlayayım. Kendisi ile iletişimdeydik ve bana bir kitabını yollamayı uygun görmüş. Kesinlikle çok sevimli, çok tatlı bir insan Catherine. Incarceron'u okumadığımdan, ilk önce onu alıp sonra bana yolladığı Sapphique isimli romana başlayacağım. Ama en kısa zamanda okumayı hedefliyorum. Kitaplar da en az yazar kadar tatlıdır bence!

İkinci kargo İdefix'ten idi. Yine az kalsın Yurtiçi Kargo'nun kurbanı oluyordum ve kitaplar geri gidiyordu. Keşke ikinci bir kargo seçeneği olsa ve ben de Yurtiçi'ne mahkum kalmasam...

İdefix'ten YKY kampanyası için alışveriş yaptım. Aslında uzun bir süre kitap alma gibi bir planım yoktu ama indirimlerden faydalanmak gerekir.

  • Kürk Mantolu Madonna,
  • Yükseltin Tavan Kirişini Ustalar,
  • Zümrüdüanka Yoldaşlığı, 
  • Melez Prens, 
  • Ölüm Yadigarları idi aldığım kitaplar.

 Eksik Harry Potter koleksiyonumu tamamlamış, Sabahattin Ali ve J.D. Salinger'dan birer kitap daha almış oldum. Gayet mutlu bir alışverişti.

okuoku'dan gelen kargo ise şöyle:

  • Anna, Kan Giyinmiş Kız,
  • Postacı Kapıyı Çalmayacak,
  • Tutkulu Notalar,
  • Göremediğimiz Tüm Işıklar,
  • Ölü Canlar,
  • Bülbülü Öldürmek,
  • Uluma ve Öteki Şiirler,
  • Orhan Veli: Bütün Şiirleri. 

Açıkçası bu alışveriş çok alelacele oldu. Sitedeki indirimleri kaçırmak istemediğimden biraz kitap bakınmıştım, ancak bir şey bulamamıştım. Sonra, "şu Postacı Kapıyı Çalmayacak neydi ya?" dedim ve bir göz atayım dedim. Sonra gördüm ki... bu kitap... Love Letters to the Dead'miş. Ya Martı sen ne yapıyorsun acaba? Love Letters to the Dead ilk çıktığı andan itibaren "okumalıyım" diye yırtındığım bir kitap ve ben yayın haklarının satın alındığından haberdar olsam da Türkiye'de çıktığını duymamışım. Neden? Çünkü kitap saçma sapan bir kapakla ve tuhaf bir isimle çıktı. Umuyorum ki çevirisi güzeldir ve beni Türkçe'sini aldığıma pişman etmezler... Bu kitabı almam gerektiği için, kargo bedavaya gelsin diye birkaç kitap doldurdum. Anna Kan Giyinmiş Kız ve Tutkulu Notalar sadece indirimde olduğu için aldığım kitaplar; ama oldukça beğenilmişler. Hayal kırıklığına uğratmasınlar lüten... Bülbülü Öldürmek, Uluma, Göremediğimiz Tüm Işıklar çok heyecanlı olduğum kitaplar. Ölü Canlar ve Orhan Veli: Bütün Şiirler ise merakımın ürünü olarak geldiler.

Evet, böylece bir sürü yeni kitap edinmiş oldum ve okunacaklar birikti de birikti. Şimdi oturup hepsini okumak gerek! En kısa zamanda, kitapların yorumları ile sizi dönebilmek ümidiyle..

Mutlu günler!

Thursday, February 19, 2015

İnceleme: Superman, Yeni Dünya/Earth One



Kitap: Superman: Yeni Dünya (Vol 1)
Orijinal Adı: Superman: Earth One, Vol1
Yazar:  
Çizer: Shane Davis
Yayıncı:  Yapı Kredi Yayınları
Goodreads Puanı: 3.88 (9.558)
Sayfa Sayısı: 136


ÇELİK ADAM, YENİ BİR NESİL İÇİN HİKÂYESİNİ BİLDİĞİNİZİ ZANNEDİYORSUNUZ.

Clark Kent farklıydı. Uçabiliyordu. Duvarların arkasını görebiliyordu. Bakışıyla nesneleri yakabiliyordu. Ölümlüler arasında bir tanrıydı. Ama yalnız ve amaçsızdı.
Çoğu yirmi yaşındakiler gibi hayatıyla ne yapmak istediğini bilmiyordu. İstediği şeyi seçebilirdi: spor, bilim, finans sektörü veya medya. Sadece gökyüzüyle sınırlıydı... eğer güçlerini ve gerçek kimliğini dünyadan saklarsa. 
Uzak gezegenlerden gelen gemilerle gökyüzü karardığında ve Dünya’nın varlığı tehlikeye girdiğinde, Clark hayatının en zor kararını vermek zorunda kalacaktı: bütün insanlığın gözlerinin önünde ortaya çıkmak ve normal bir yaşam şansını sonusuza dek feda etmek... ya da dünyanın yok olmasına izin vermek. 
Yazar J. Michael Straczynski, Krypton gezegeninin son evladının hikâyesini modern zamanlara taşıyor ve kendi gezegenini yok eden yabancı güçten insanlığı kurtarmak için verdiği savaşı anlatıyor. Çizer Shane Davis ile beraber, Straczynski çok farklı bir SUPERMAN sunuyor.


Tuesday, February 17, 2015

İnceleme: Beni Asla Bırakma/Never Let Me Go


Kitap: Beni Asla Bırakma
Orijinal Adı: Never Let Me Go
Yazar: Kazuo Ishiguro
Yayıncı: Yapı Kredi Yayınları
Goodreads Puanı: 3.79 (225.509)
Sayfa Sayısı: 271


Yatılı okul Hailsham'ın öğrencileri, bahçe duvarının arkasındaki karanlık ormandan çok korkarlar. Hafta sonları veya tatillerde evlerine gitmez, Hailsham'dan önceki yaşamlarını hatırlamazlar. Dış dünyayla bağlantıları yoktur. Öğretmenler değil, gözetmenler tarafından eğitilirler. Spora ve sanata büyük önem veren gözetmenler, Hailsham öğrencilerine sürekli özel olduklarını hatırlatır ve bedenlerine çok iyi bakmaları gerektiğini tekrarlar.

Kazuo Ishiguro, yayımlandığı yıl Time tarafından İngilizce yazılmış en iyi 100 roman listesine alınan Beni Asla Bırakma'da, yıkıma götüreceğini bile bile kendi kaderini kabullenenlere odaklanmış görünüyor.


Monday, February 16, 2015

İnceleme: Kuyruklu Yıldız Eken Adam


Kitap: Kuyrukluyıldız Eken Adam
Yazar: Angela Nanetti
Yayıncı: ON8 Kitap
Goodreads Puanı: 4.33
Sayfa Sayısı: 152


İtalya’nın bir köyünde, herkes yaklaşan kuyrukluyıldızdan söz ediyordu. Böylesi, yıllardır görülmemişti. Ama kimse, göklerin bu makyajsız kraliçesini Arno kadar sabırsızlıkla beklemiyordu. Çünkü onun tek bir dileği vardı: Babasının eve dönmesi. Ancak, ne kardeşi onun kadar önemsiyordu bu dileği, ne de annesi Myriam. Hayatları, onları seven ama kendi prensiplerinden ötesini görmeyen bir adamın yakınında sürerken, köydeki terk edilmiş kulübenin bacası yeniden tütmeye başladı…

Bazen, sadece bize anlatılanın güzelliğiyle ayakta kalmak isteriz. Bazen hayatı, sadece hayallerimizin aydınlattığı kadarıyla görmektir bize iyi gelen. Umutla mutluluk yan yana yürüdüğünde, o yolu başkalarının, kendi doğrularıyla çizmesini istemeyiz. Gerçeklerin yükünü öykülerle hafifleten Angela Nanetti, büyülü bir anlatımla kaleme aldığı romanında soruyor: Mutluluğun ne kadarı uyum ve kabulleniştir, ne kadarı hayal ve arayış?



Sunday, February 15, 2015

Türkiye'de Kadın Olmak ve Feminizm

Bloga, kendimi zorunlu hissetmedikçe herhangi bir siyasi yazı yazmayacağım ya da konu dışı bir paylaşımda bulunmayacağım diyordum. Gelin görün ki, bu sefer bir istisna yapmalıyım dedim.

Hepiniz biliyorsunuz, Türkiye tuhaf bir yer. Hangi görüşü desteklerseniz destekleyin, hangi kafada olursanız olun bu herkesin ortak fikri gibi. Türkiye'de, ülkenin kendisinden bile daha tuhaf karşılanan bir şey var ki, o da Feminizm.


Yoldan geçen hangi insana sorarsanız sorun, alacağınız üç yanıttan (en az) ikisi feminizme "kadın haklarını savunmak, kadın erkek eşitliğini desteklemek veya kadın özgürlüğü" demez. Alacağınız yanıtlar, "feministler lezbiyendir, erkek düşmanı onlar, kadınların erkekleri kötülemesi" gibi yanıtlardır (En trajik tarafsa bunları söyleyenlerin yarısının kadın olmasıdır.) Bir bayan, "Ben feministim," dediğinde aldığı cevaplar daha da komik oluyor; inanın bana. Kendimden biliyorum.

Peki, neden yazıyorum ben bunları? Size gelip, Türkiye'de terimlerin anlamında habersiz kalmış insanları, kadınların ayaklar altına alınmasını neden anlatıyorum? Çünkü şu an buna ihtiyacımız var.

Sosyal medyada Özgecan Aslan adı altında bir sürü paylaşım görebilirsiniz. İnsanların bu konuya bu denli ilgi göstermesi "demek ki umut varmış" dedirtti başta. Ben haberi ilk gördüğümde içim parçalandı, ellerim titredi. Haberin altına yapılmış yorumlardan birkaçının "Ya tamam öldürmeye karşıyız da kadın mini etek, dekolte giyiyo adamlar n'apsınlar" olması beni ne hale çevirdi siz düşünün. Bu yüzden kadınların, erkeklerin biraz  uyanmış olması "bir yerlere gelir miyiz?" algısı başlattı. Sonra anladım ki, bunların çoğu sahte.

Özgecan, hakkını sonuna kadar aramamız, belki ismini sokaklarda bağırmamız, gün geçtikçe hatırlatmamız gereken bir insan. Peki, sorarlar adama, daha önce neredeydiniz? 

Ülkemizde çocuk gelin kavramı hala devam etmekte. Daha ilkokul çağındaki kızlar, elli yaşındaki adamlara verilirken neredeydi instagrama attığınız fotoğraflar? 2015 yılında, 46 günde, Türkiye'de, Özgecan ile birlikte 37 kadın, erkek şiddetine kurban oldu. Tekrar soruyorum, neredeydiniz? Biz "Feminizm, kadın hakları, artık tacizi durdurun!" derken neden hiçbiriniz ilgilenmediniz? Şimdi gelmiş, cinsiyetçi insanlar bana "Özge" diyorlar. Hatırlarsanız, aynısını Soma'da da yaşamıştık. Öyle bir haldeyiz ki, insanlar ilgi çekmek, beğeni almak adına böylesi acı olayları kullanıyorlar.

Sokakta sözlü tacize uğrayan insanlara boş boş bakan, sürekli olarak cinsiyetçi konuşan, ağzından ".mına koyim" lafı eksik olmayan insanlar pardon da hiç konuşmasın. Ataerkil anlayış, kadınların kısıtlanması, "etek giyme laf olur, kadınsın otur evinde çocuk bak, temizlik kadın işidir, ne işin var kadın başına sokakta" cümlelerine maruz kalmak "İki Özgecan tweeti atayım fav gelir" demekle yıkılmıyor arkadaşlar.

Katledilen, dövülen, tacize ya da tecavüze uğrayan her kadına, her kıza aynı şekilde destek olmamız, aynı zamanda tepki göstermemiz gerek. Bunu sadece kadınların değil, erkeklerin de göstermesi gerek. Tüm toplumun, uyanması gerek. Küçük bir örnek, Özgecan için sokakta yürürken "kadınlar önde, erkekler arkada olacak" demek dünyanın en saçma şeylerinden biri bana kalırsa. Bakın, bu yazının hiçbir yerinde sadece erkeklerde suç bulmak için bir cümle ya da işlenmiş bir düşünce yok. Feminizm, kadın hakları, sadece kadınlar tarafından veya sadece erkekler tarafından savunulamaz. Birlikte olmak gerekir; omuz omuza. Söylemeyeceğim şeylerden biri de, "tüm suç erkeklerde" tümcesidir çünkü. O tecavüze yeltenen, kadına el kaldıran adamların arkasında da bir anne var. Her şeyden önce, kadınların da kendi haklarının farkına varması, toplumdaki yerini sorgulaması gerekir.

Cinsiyetçi düşünceden uzak, feminizmin anlamını kavramış, zihni açık, hakları eşit, hür bir toplumdur dileğim. Benim dünya görüşüm bu ve böyle şeyleri gerçekleştirmek susarak, yerinizde durarak olmuyor.

Mutlu günler.


İnceleme: Karanlıkta Buldum Seni/Find You in the Dark


Kitap: Karanlıkta Buldum Seni
Orijinal Adı: Find You in the Dark
Yazar: A. Meredith Walters
Yayıncı: GO! Kitap
Goodreads Puanı: 4,03 (21.235 oy)
Sayfa Sayısı: 456


“Sen beni karanlıkta buldun ve kendimden kurtardın. Seni sonsuza dek seveceğim.”

Maggie Young, kendi deyimiyle, küçük bir kasabada, süper not ortalaması ve sıradan okul aktiviteleriyle yaşayıp giden sıradan bir kızdır. Normal bir ailesi, normal bir okulu, normal arkadaşları, kısacası normal bir hayatı vardır. On sekiz yaşına girmek için gün sayan Maggie, artık sıra dışı bir şeyler yaşamak, tutkuyla sevebileceği bir şeylere sahip olmak ister. VE KADER KARŞISINA CLAYTON REED’İ ÇIKARTIR…
Clayton Reed. Kasabadaki yeni çocuk. Kimseye yüz vermeyen gizemli yakışıklı. Geçmişinden kaçıp sığındığı bu küçük kasabada, her şeyden ve herkesten uzak durmaya kararlı. MAGGIE HARİÇ…
Herkesten köşe bucak kaçan Clayton, dış dünyayla arasına kalın duvarlar örse de Maggie o duvarların ardında neler olup bittiğini öğrenmeye kararlıdır. Çünkü tanıdığı hiç kimseye benzemeyen bu gizemli yabancıya deliler gibi âşık olmuştur. Ama o duvarların ardında yaşananlar Maggie’nin tahmin edebileceğinden çok daha korkunçtur. Clayton çok geçmeden adeta bir kelebek gibi Maggie’nin ışığına kapılıp özgürleştiğini sanır, Maggie ise Clayton’ın karanlığına hapsolur. Gün geçtikçe büyüyen bu karanlık, ikisini de yavaş yavaş yutarken onlar aşklarının her şeyin üstesinden geleceğine inanmaya devam eder. Çünkü delice bir aşktır onlarınki. Ya da belki sadece delilik…


Sunday, February 8, 2015

İnceleme: Batman, Baykuşlar Divanı


Kitap: Batman, Baykuşlar Divanı (Vol 1)
Orijinal Adı: Batman, Vol 1: The Court of Owls
Yazar: Scott Snyder
Çizer: Greg Capullo, Jonathan Glapion
Yayıncı: JBC Yayıncılık
Goodreads Puanı: 4.28
Sayfa Sayısı: 179


Batman Gotham Şehri'nin Baykuşlar Divanı ile ilgili hikayeleri duymuştu. Gölgeler içinde buluşup, bir yırtıcı gece kuşunu kartvizitleri olarak kullanan bu güçlü örgütün üyeleri, Gotham'ın gerçek hükümdarlarıydı. Ancak Kara Şövalye bu hikayeleri dedikodu ve kocakarı masalı olarak değerlendirmişti. Gotham onun şehriydi.

Şimdiye kadar.

Vahşi bir suikastçı, jilet gibi keskin pençelerini şehrin en iyi, en aydın insanlarına aynı zamanda en tehlikeli ve en ölümcül olanlara saplıyıyordu. Eğer karanlık efsaneler gerçekse suikastçının efendileri, Batman'in hayal dahi edemeyeceği kadar kudretli birer yırtıcıydı - ve her yerde yuvaları vardı…


Thursday, February 5, 2015

İnceleme: Kuyucaklı Yusuf


Kitap: Kuyucaklı Yusuf
Yazar: Sabahattin Ali
Yayıncı: Yapı Kredi Yayınları
Goodreads Puanı: 4.07 (2.766 oy)
Sayfa Sayısı: 221


"Bu manasız ve yabancı hayatta bir tek şeye hakikaten sarılmış, hakikaten inanır gibi olmuştu. Bu da karısı idi. Muazzez'in varlığı Yusuf için büyük, boşlukları dolduracak mahiyette bir şey değildi, fakat onun yokluğu müthişti. Onun bu kadar sebepsiz yere, bu kadar insafsızca Yusuf'un hayatından koparılması çıldırtacak kadar acı idi. Hayatında asıl aradığı şeyin Muazzez olmadığını biliyordu, fakat Muazzez olmadan bunu aramaya muktedir olamayacağını sanıyordu."

Kuyucaklı Yusuf, Türk edebiyatının belki de en romantik kahramanıdır. Hayatın ve insanların zalimliği karşısındaki naif duruşu ile bir yandan trajik bir sona ilerlerken, bir yandan da yasadığı lirik aşk hikayesinin kahramanı olarak edebiyat tarihinde yerini almıştır.

Sabahattin Ali büyük romanı Kuyucaklı Yusuf'ta lirik ve romantik bir kahramanın yanı sıra, zalim ve ağulu bir taşra portresini bütün aktörleriyle gözümüzde canlandırır.



Saturday, January 31, 2015

İnceleme: Simyacı/The Alchemist


Kitap: Simyacı
Orijinal Adı: O Alquimista
Yazar: Paulo Coelho
Yayıncı: Can Yayınları
Goodreads Puanı: 3.76 (936.111 oy)
Sayfa Sayısı: 186


Simyacı, Brezilya'lı eski şarkı sözü yazarı Paulo Coelho'nun, yayınladığı 1988 yılından bu yana dünyayı birbirine katan, eleştirmenler tarafından bir 'fenomen' olarak değerlendirilen üçüncü romanı. Simyacı, altı yılda kırk yedi milyondan fazla sattı. Bu, Gabriel Garcia Marquez'den bu yana görülmemiş bir olay. Yüreğinde, çocukluğunu yitirmemiş olan okurlar için bir 'klasik' kimliği kazanan Simyacı'yı Saint-Exupéry'nin Küçük Prens'i ve Richard Bach'ın Martı Jonathan Livingston'u ile karşılaştıranlar var (Publishers Weekly). Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır Piramitleri'nin eteklerinde, hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının felsefi öyküsü. Sanki bir 'nasihatname': 'Yazgına nasıl egemen olacaksın, mutluluğunu nasıl kuracaksın?' sorularına yanıt arayan bir hayat ve ahlak kılavuzu. Mistik bir peri masalına benzeyen romanın altı yılda, kırk yedi milyondan fazla okur bulmasının gizi, kuşkusuz, onun bu kılavuzluk niteliğinden kaynaklanıyor. Simyacı'yı okumak, herkes daha uykudayken, güneşin doğuşunu seyretmek için, şafak vakti uyanmaya benziyor.


Wednesday, January 28, 2015

İnceleme: Sineklerin Tanrısı/Lord of the Flies



Kitap: Sineklerin Tanrısı
Orijinal Adı: Lord of the Flies
Yazar: William Golding
Yayıncı: İş Bankası Kültür Yayınları
Goodreads Puanı: 3.60 (1.257.260 oy)
Sayfa Sayısı: 261


"Sineklerin Tanrısı, günümüzde bir atom savaşı sırasında, ıssız bir adaya düşen bir avuç okul çocuğunun, geldikleri dünyanın bütün uygar törelerinden uzaklaşarak, insan yaradılışının temelindeki korkunç bir gerçeği ortaya koymalarını dile getirir. Konusu, R.M. Ballantyne'ın Mercan Adası gibi eşsiz bir mercan adasının cenneti andıran ortamında başlayan bu roman, çağdaş toplumlardaki çöküntünün, insan yaradılışındaki köklerini gözönüne sermek amacıyla Mercan Adası'ndaki duygusal iyimserlikten apayrı bir yönde gelişir. Uygar insanın yüreğinde gizlenen karanlığı deşerken Sineklerin Tanrısı; daha çok Conrad'ın kısa romanı Karanlığın Yüreği'ni andırır. Golding'in romanındaki çocuklar da başlangıçta tıpkı Kurtz gibi, uygar toplumun baskılarından uzak bir örnek düzen kurmak isterlerken, gitgide hayvanlaşır, korkunç bir kişiliğe bürünürler. Bu yönüyle Sineklerin Tanrısı'nın Mercan Adası ile öbür ıssız ada serüvenlerinden ayrıldığı en önemli nokta, ıssız ada yaşamının çetin güçlüklerini ya da mutluluğunu anlatmaktan daha çok, bir insanlık durumunu, kişiler arasındaki çatışma aracılığıyla ortaya koymaya çalışmasıdır."


Tuesday, January 27, 2015

İnceleme: Fırsatçı/The Opportunist


Kitap: Fırsatçı (Love Me with Lies #1)
Orijinal Adı: The Opportunist
Yazar: Tarryn Fisher
Yayıncı: Aspendos Yayınları
Goodreads Puanı: 4.25 (28.203 oy)
Sayfa Sayısı: 316

Kalbini sadece bir kez verebilirsin; ondan sonraki her şey ilk aşkının peşinden gelir.

Her fırsattan istifade etmesiyle bilinen sivri dilli Olivia Kaspen, akılsızca çekip gitmesine izin verdiği eski erkek arkadaşı Caleb Drake ile şans eseri karşılaşınca kendisini ilk aşkıyla ikinci bir şans isterken bulur.

Caleb'ın hafızasını kaybettiğini öğrenen Olivia, onu geri kazanmak için ne kadar ileri gidebileceğine karar vermelidir. Ancak gerçek kimliğini ve kötü geçmişlerini gizli tutmaya çalışan Olivia'nın en büyük engeli Caleb'ın kurnaz yeni kız arkadaşı, Leah Smith'tir.

Böylece bu iki hırslı kadın arasında kendilerini hatırlamayan bir adamı elde etmek için girdikleri vahşi bir mücadele başlar. Ama çok geçmeden Olivia, bir zamanlar kendisinin olanı almak için savaşırken yalanlarının sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kalır.

Peki, aşk her şeyi affeder mi?