Thursday, April 9, 2015

İnceleme: 21. Gün/Day 21


Kitap: 21. Gün (The Hundred #2)
Orijinal Adı: Day 21 (The Hundred #2)
Yazar: Kass Morgan
Yayıncı: Go! Kitap
Goodreads Puanı: 3.78
Sayfa Sayısı: 312

Dünya'da Yalnız Olduklarını Sanıyorlardı Yanılmışlardı

Yüz grubunun Dünya'ya ayak basmasının üzerinden 21 gün geçmiştir. İçlerinden birinin uğradığı ölümcül saldırının ardından Dünya'da yalnız olmadıklarını anlayan grup üyeleri yaşadıkları şoku atlatamadan birer birer hastalanmaya başlarlar. Belirtiler radyasyon zehirlenmesini işaret etmektedir. Aynı gün ele geçirecekleri Dünyalı kızın onlara söyleyeceği çok şey vardır. Onların, Dünya'ya ayak basan ilk Koloniciler olmadığı gibi…

Wells, grubun güvenliğini sağlamak için canla başla çalışırken Clarke diğer Kolonicileri bulmak için kamptan ayrılacak, Bellamy ise ne pahasına olursa olsun kız kardeşini bulacaktır. Gemide kalan GLASS ise hayatının aşkı ile kendi hayatı arasında bir seçim yapmak zorundadır.



Sonunda, bloga dönüş yapabildim! Size göre öyle mi bilemeyeceğim ama; en azından bana göre uzun bir aradan sonra sizlerleyim. Daha fazla kitap, anime ve film yazısı da çok yakında!

The 100'ın devamı olan 21. günden beklentilerim vardı. İlk kitaptan daha dolu, daha yaratıcı ve daha güzel olmasını bekliyordum desem yanlış söylemiş olmam. Karşıma orta karar bir şeyler çıktı diyebiliriz.

İlk kitap, her ne kadar konu yönünden güzel olsa da işleyiş ve üsluptan dolayı yavan gelmişti bana. Bu eserde de benzer şeylerle karşılaştım. Yazar, güzel bir şey inşa edip, kısacık bir süre içinde yerle bir etti benim için. Bu yüzden de, kitaba dair gülümsetecek şeyler kalmamış aklımda.

Kitabı (hatta seriyi) birkaç kelimeyle anlat deseniz size anında TOO MUCH DRAMA deyip yere diz çöküp içime kapanabilirim... Ciddiyim, kitabın asıl sorunu yazarın inandırıcı olmayan dram denemeleriydi. Birinci kitapta bu o kadar göze batan cinsten değildi; ne var ki 21. Gün'de tahmin edilebilir ve bayıcı olaylar, sığ karakterler beni gerçekten sıktı.

Aslında, kitaba kötü diyemem; değildi. Çok çabuk okunduğu ve az da olsa merak ettirdiği bir gerçek. Ama benim hiç istediğim değil artık böyle kitaplar okumak. Daha fazla üslup, daha fazla inandırıcılık bekliyorum. Fakat kendim kaşınıyorum işte, olmadık zamanda gidip o an ihtiyacım olmayan kitapları okuyorum. Bu da üzüyor tabii. Bundan sonra, daha çok moduma göre okuma yapmalı; istemediğim kitapları anında rafa kaldırmalı ve belki sonra göz atmalıyım. 

Toparlarsak, kitaba "güzel" demekle "bana göre değildi" demek arasındayım. Arası bir şey, bilemiyorum. Üçüncü kitabı okumak pek de emellerim arasında değil sanırım. Yine de, bu seride çekici bir şeyler var... bir türlü kendimi alamıyorum.

Yeni yazılarda, yeni kitaplarda görüşmek üzere!

No comments:

Post a Comment