Saturday, February 28, 2015

"O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler."


Yaşar Kemal.
Ne güzel insandın.
Ne büyük yazardın.

Mart Ayı, Harry Potter Ayı


Harry Potter, herkesin aklına kazınmış bir seri. Ben de, eksik olan son üç kitabı da tamamladıktan sonra kendime bir mart ayı hedefi koydum: yedi kitabı birden okumak. Aslında, bu tarz TBR denilen şeyleri yapmam, aklıma ne gelirse okurum ama bu ay böyle olsun istedim ve Hogwarts'a tekrardan dalmak gibi bir hedefim var.

Dersler nedeniyle tüm seriyi mart ayı içerisinde bitirebilecek miyim bilemiyorum, ama umarım hepsini okuyabilirim. Ardından, yeni kitaplarla tekrar sizinle olacağım. Kitap yorumu olmasa da, daha farklı yazılarla da mart ayı içerisinde sizinle olmaya çalışacağım.

Herkese sihirli, güzel bir gün dilerim!
Yeni yazılarda görüşmek üzere.

İnceleme: Forever

Kitap: Forever  (The Wolves of Mercy Falls #3)
Yazar: Maggie Stiefvater
Yayıncı: Scholastic Press
Goodreads Puanı: 3.92 (69.782 oy)
Sayfa Sayısı: 388

then.
When Sam met Grace, he was a wolf and she was a girl. Eventually he found a way to become a boy, and their loved moved from curious distance to the intense closeness of shared lives.

now.
That should have been the end of their story. But Grace was not meant to stay human. Now she is the wolf. And the wolves of Mercy Falls are about to be killed in one final, spectacular hunt.

forever.
Sam would do anything for Grace. But can one boy and one love really change a hostile, predatory world? The past, the present, and the future are about to collide in one pure moment - a moment of death or life, farewell or forever.
 

Thursday, February 26, 2015

Kargo Ne Getirdi? Bir Karışık Yazı

Normalde, küçük alışverişler yaptığımda bir yazı yazmıyorum. Ne var ki, bu hafta üç adet kargo aldım. Biri okuoku'dan, biri İdefix'ten, bir diğeri ise Amerika'dan geldi. Ben de kitaplığıma katılan bu kalabalık grubu  sizinle paylaşayım dedim.

İlk önce sevgili Catherine Fisher'ın yolladığı kitap ile başlayayım. Kendisi ile iletişimdeydik ve bana bir kitabını yollamayı uygun görmüş. Kesinlikle çok sevimli, çok tatlı bir insan Catherine. Incarceron'u okumadığımdan, ilk önce onu alıp sonra bana yolladığı Sapphique isimli romana başlayacağım. Ama en kısa zamanda okumayı hedefliyorum. Kitaplar da en az yazar kadar tatlıdır bence!

İkinci kargo İdefix'ten idi. Yine az kalsın Yurtiçi Kargo'nun kurbanı oluyordum ve kitaplar geri gidiyordu. Keşke ikinci bir kargo seçeneği olsa ve ben de Yurtiçi'ne mahkum kalmasam...

İdefix'ten YKY kampanyası için alışveriş yaptım. Aslında uzun bir süre kitap alma gibi bir planım yoktu ama indirimlerden faydalanmak gerekir.

  • Kürk Mantolu Madonna,
  • Yükseltin Tavan Kirişini Ustalar,
  • Zümrüdüanka Yoldaşlığı, 
  • Melez Prens, 
  • Ölüm Yadigarları idi aldığım kitaplar.

 Eksik Harry Potter koleksiyonumu tamamlamış, Sabahattin Ali ve J.D. Salinger'dan birer kitap daha almış oldum. Gayet mutlu bir alışverişti.

okuoku'dan gelen kargo ise şöyle:

  • Anna, Kan Giyinmiş Kız,
  • Postacı Kapıyı Çalmayacak,
  • Tutkulu Notalar,
  • Göremediğimiz Tüm Işıklar,
  • Ölü Canlar,
  • Bülbülü Öldürmek,
  • Uluma ve Öteki Şiirler,
  • Orhan Veli: Bütün Şiirleri. 

Açıkçası bu alışveriş çok alelacele oldu. Sitedeki indirimleri kaçırmak istemediğimden biraz kitap bakınmıştım, ancak bir şey bulamamıştım. Sonra, "şu Postacı Kapıyı Çalmayacak neydi ya?" dedim ve bir göz atayım dedim. Sonra gördüm ki... bu kitap... Love Letters to the Dead'miş. Ya Martı sen ne yapıyorsun acaba? Love Letters to the Dead ilk çıktığı andan itibaren "okumalıyım" diye yırtındığım bir kitap ve ben yayın haklarının satın alındığından haberdar olsam da Türkiye'de çıktığını duymamışım. Neden? Çünkü kitap saçma sapan bir kapakla ve tuhaf bir isimle çıktı. Umuyorum ki çevirisi güzeldir ve beni Türkçe'sini aldığıma pişman etmezler... Bu kitabı almam gerektiği için, kargo bedavaya gelsin diye birkaç kitap doldurdum. Anna Kan Giyinmiş Kız ve Tutkulu Notalar sadece indirimde olduğu için aldığım kitaplar; ama oldukça beğenilmişler. Hayal kırıklığına uğratmasınlar lüten... Bülbülü Öldürmek, Uluma, Göremediğimiz Tüm Işıklar çok heyecanlı olduğum kitaplar. Ölü Canlar ve Orhan Veli: Bütün Şiirler ise merakımın ürünü olarak geldiler.

Evet, böylece bir sürü yeni kitap edinmiş oldum ve okunacaklar birikti de birikti. Şimdi oturup hepsini okumak gerek! En kısa zamanda, kitapların yorumları ile sizi dönebilmek ümidiyle..

Mutlu günler!

Thursday, February 19, 2015

İnceleme: Superman, Yeni Dünya/Earth One



Kitap: Superman: Yeni Dünya (Vol 1)
Orijinal Adı: Superman: Earth One, Vol1
Yazar:  
Çizer: Shane Davis
Yayıncı:  Yapı Kredi Yayınları
Goodreads Puanı: 3.88 (9.558)
Sayfa Sayısı: 136


ÇELİK ADAM, YENİ BİR NESİL İÇİN HİKÂYESİNİ BİLDİĞİNİZİ ZANNEDİYORSUNUZ.

Clark Kent farklıydı. Uçabiliyordu. Duvarların arkasını görebiliyordu. Bakışıyla nesneleri yakabiliyordu. Ölümlüler arasında bir tanrıydı. Ama yalnız ve amaçsızdı.
Çoğu yirmi yaşındakiler gibi hayatıyla ne yapmak istediğini bilmiyordu. İstediği şeyi seçebilirdi: spor, bilim, finans sektörü veya medya. Sadece gökyüzüyle sınırlıydı... eğer güçlerini ve gerçek kimliğini dünyadan saklarsa. 
Uzak gezegenlerden gelen gemilerle gökyüzü karardığında ve Dünya’nın varlığı tehlikeye girdiğinde, Clark hayatının en zor kararını vermek zorunda kalacaktı: bütün insanlığın gözlerinin önünde ortaya çıkmak ve normal bir yaşam şansını sonusuza dek feda etmek... ya da dünyanın yok olmasına izin vermek. 
Yazar J. Michael Straczynski, Krypton gezegeninin son evladının hikâyesini modern zamanlara taşıyor ve kendi gezegenini yok eden yabancı güçten insanlığı kurtarmak için verdiği savaşı anlatıyor. Çizer Shane Davis ile beraber, Straczynski çok farklı bir SUPERMAN sunuyor.


Tuesday, February 17, 2015

İnceleme: Beni Asla Bırakma/Never Let Me Go


Kitap: Beni Asla Bırakma
Orijinal Adı: Never Let Me Go
Yazar: Kazuo Ishiguro
Yayıncı: Yapı Kredi Yayınları
Goodreads Puanı: 3.79 (225.509)
Sayfa Sayısı: 271


Yatılı okul Hailsham'ın öğrencileri, bahçe duvarının arkasındaki karanlık ormandan çok korkarlar. Hafta sonları veya tatillerde evlerine gitmez, Hailsham'dan önceki yaşamlarını hatırlamazlar. Dış dünyayla bağlantıları yoktur. Öğretmenler değil, gözetmenler tarafından eğitilirler. Spora ve sanata büyük önem veren gözetmenler, Hailsham öğrencilerine sürekli özel olduklarını hatırlatır ve bedenlerine çok iyi bakmaları gerektiğini tekrarlar.

Kazuo Ishiguro, yayımlandığı yıl Time tarafından İngilizce yazılmış en iyi 100 roman listesine alınan Beni Asla Bırakma'da, yıkıma götüreceğini bile bile kendi kaderini kabullenenlere odaklanmış görünüyor.


Monday, February 16, 2015

İnceleme: Kuyruklu Yıldız Eken Adam


Kitap: Kuyrukluyıldız Eken Adam
Yazar: Angela Nanetti
Yayıncı: ON8 Kitap
Goodreads Puanı: 4.33
Sayfa Sayısı: 152


İtalya’nın bir köyünde, herkes yaklaşan kuyrukluyıldızdan söz ediyordu. Böylesi, yıllardır görülmemişti. Ama kimse, göklerin bu makyajsız kraliçesini Arno kadar sabırsızlıkla beklemiyordu. Çünkü onun tek bir dileği vardı: Babasının eve dönmesi. Ancak, ne kardeşi onun kadar önemsiyordu bu dileği, ne de annesi Myriam. Hayatları, onları seven ama kendi prensiplerinden ötesini görmeyen bir adamın yakınında sürerken, köydeki terk edilmiş kulübenin bacası yeniden tütmeye başladı…

Bazen, sadece bize anlatılanın güzelliğiyle ayakta kalmak isteriz. Bazen hayatı, sadece hayallerimizin aydınlattığı kadarıyla görmektir bize iyi gelen. Umutla mutluluk yan yana yürüdüğünde, o yolu başkalarının, kendi doğrularıyla çizmesini istemeyiz. Gerçeklerin yükünü öykülerle hafifleten Angela Nanetti, büyülü bir anlatımla kaleme aldığı romanında soruyor: Mutluluğun ne kadarı uyum ve kabulleniştir, ne kadarı hayal ve arayış?



Sunday, February 15, 2015

Türkiye'de Kadın Olmak ve Feminizm

Bloga, kendimi zorunlu hissetmedikçe herhangi bir siyasi yazı yazmayacağım ya da konu dışı bir paylaşımda bulunmayacağım diyordum. Gelin görün ki, bu sefer bir istisna yapmalıyım dedim.

Hepiniz biliyorsunuz, Türkiye tuhaf bir yer. Hangi görüşü desteklerseniz destekleyin, hangi kafada olursanız olun bu herkesin ortak fikri gibi. Türkiye'de, ülkenin kendisinden bile daha tuhaf karşılanan bir şey var ki, o da Feminizm.


Yoldan geçen hangi insana sorarsanız sorun, alacağınız üç yanıttan (en az) ikisi feminizme "kadın haklarını savunmak, kadın erkek eşitliğini desteklemek veya kadın özgürlüğü" demez. Alacağınız yanıtlar, "feministler lezbiyendir, erkek düşmanı onlar, kadınların erkekleri kötülemesi" gibi yanıtlardır (En trajik tarafsa bunları söyleyenlerin yarısının kadın olmasıdır.) Bir bayan, "Ben feministim," dediğinde aldığı cevaplar daha da komik oluyor; inanın bana. Kendimden biliyorum.

Peki, neden yazıyorum ben bunları? Size gelip, Türkiye'de terimlerin anlamında habersiz kalmış insanları, kadınların ayaklar altına alınmasını neden anlatıyorum? Çünkü şu an buna ihtiyacımız var.

Sosyal medyada Özgecan Aslan adı altında bir sürü paylaşım görebilirsiniz. İnsanların bu konuya bu denli ilgi göstermesi "demek ki umut varmış" dedirtti başta. Ben haberi ilk gördüğümde içim parçalandı, ellerim titredi. Haberin altına yapılmış yorumlardan birkaçının "Ya tamam öldürmeye karşıyız da kadın mini etek, dekolte giyiyo adamlar n'apsınlar" olması beni ne hale çevirdi siz düşünün. Bu yüzden kadınların, erkeklerin biraz  uyanmış olması "bir yerlere gelir miyiz?" algısı başlattı. Sonra anladım ki, bunların çoğu sahte.

Özgecan, hakkını sonuna kadar aramamız, belki ismini sokaklarda bağırmamız, gün geçtikçe hatırlatmamız gereken bir insan. Peki, sorarlar adama, daha önce neredeydiniz? 

Ülkemizde çocuk gelin kavramı hala devam etmekte. Daha ilkokul çağındaki kızlar, elli yaşındaki adamlara verilirken neredeydi instagrama attığınız fotoğraflar? 2015 yılında, 46 günde, Türkiye'de, Özgecan ile birlikte 37 kadın, erkek şiddetine kurban oldu. Tekrar soruyorum, neredeydiniz? Biz "Feminizm, kadın hakları, artık tacizi durdurun!" derken neden hiçbiriniz ilgilenmediniz? Şimdi gelmiş, cinsiyetçi insanlar bana "Özge" diyorlar. Hatırlarsanız, aynısını Soma'da da yaşamıştık. Öyle bir haldeyiz ki, insanlar ilgi çekmek, beğeni almak adına böylesi acı olayları kullanıyorlar.

Sokakta sözlü tacize uğrayan insanlara boş boş bakan, sürekli olarak cinsiyetçi konuşan, ağzından ".mına koyim" lafı eksik olmayan insanlar pardon da hiç konuşmasın. Ataerkil anlayış, kadınların kısıtlanması, "etek giyme laf olur, kadınsın otur evinde çocuk bak, temizlik kadın işidir, ne işin var kadın başına sokakta" cümlelerine maruz kalmak "İki Özgecan tweeti atayım fav gelir" demekle yıkılmıyor arkadaşlar.

Katledilen, dövülen, tacize ya da tecavüze uğrayan her kadına, her kıza aynı şekilde destek olmamız, aynı zamanda tepki göstermemiz gerek. Bunu sadece kadınların değil, erkeklerin de göstermesi gerek. Tüm toplumun, uyanması gerek. Küçük bir örnek, Özgecan için sokakta yürürken "kadınlar önde, erkekler arkada olacak" demek dünyanın en saçma şeylerinden biri bana kalırsa. Bakın, bu yazının hiçbir yerinde sadece erkeklerde suç bulmak için bir cümle ya da işlenmiş bir düşünce yok. Feminizm, kadın hakları, sadece kadınlar tarafından veya sadece erkekler tarafından savunulamaz. Birlikte olmak gerekir; omuz omuza. Söylemeyeceğim şeylerden biri de, "tüm suç erkeklerde" tümcesidir çünkü. O tecavüze yeltenen, kadına el kaldıran adamların arkasında da bir anne var. Her şeyden önce, kadınların da kendi haklarının farkına varması, toplumdaki yerini sorgulaması gerekir.

Cinsiyetçi düşünceden uzak, feminizmin anlamını kavramış, zihni açık, hakları eşit, hür bir toplumdur dileğim. Benim dünya görüşüm bu ve böyle şeyleri gerçekleştirmek susarak, yerinizde durarak olmuyor.

Mutlu günler.


İnceleme: Karanlıkta Buldum Seni/Find You in the Dark


Kitap: Karanlıkta Buldum Seni
Orijinal Adı: Find You in the Dark
Yazar: A. Meredith Walters
Yayıncı: GO! Kitap
Goodreads Puanı: 4,03 (21.235 oy)
Sayfa Sayısı: 456


“Sen beni karanlıkta buldun ve kendimden kurtardın. Seni sonsuza dek seveceğim.”

Maggie Young, kendi deyimiyle, küçük bir kasabada, süper not ortalaması ve sıradan okul aktiviteleriyle yaşayıp giden sıradan bir kızdır. Normal bir ailesi, normal bir okulu, normal arkadaşları, kısacası normal bir hayatı vardır. On sekiz yaşına girmek için gün sayan Maggie, artık sıra dışı bir şeyler yaşamak, tutkuyla sevebileceği bir şeylere sahip olmak ister. VE KADER KARŞISINA CLAYTON REED’İ ÇIKARTIR…
Clayton Reed. Kasabadaki yeni çocuk. Kimseye yüz vermeyen gizemli yakışıklı. Geçmişinden kaçıp sığındığı bu küçük kasabada, her şeyden ve herkesten uzak durmaya kararlı. MAGGIE HARİÇ…
Herkesten köşe bucak kaçan Clayton, dış dünyayla arasına kalın duvarlar örse de Maggie o duvarların ardında neler olup bittiğini öğrenmeye kararlıdır. Çünkü tanıdığı hiç kimseye benzemeyen bu gizemli yabancıya deliler gibi âşık olmuştur. Ama o duvarların ardında yaşananlar Maggie’nin tahmin edebileceğinden çok daha korkunçtur. Clayton çok geçmeden adeta bir kelebek gibi Maggie’nin ışığına kapılıp özgürleştiğini sanır, Maggie ise Clayton’ın karanlığına hapsolur. Gün geçtikçe büyüyen bu karanlık, ikisini de yavaş yavaş yutarken onlar aşklarının her şeyin üstesinden geleceğine inanmaya devam eder. Çünkü delice bir aşktır onlarınki. Ya da belki sadece delilik…


Sunday, February 8, 2015

İnceleme: Batman, Baykuşlar Divanı


Kitap: Batman, Baykuşlar Divanı (Vol 1)
Orijinal Adı: Batman, Vol 1: The Court of Owls
Yazar: Scott Snyder
Çizer: Greg Capullo, Jonathan Glapion
Yayıncı: JBC Yayıncılık
Goodreads Puanı: 4.28
Sayfa Sayısı: 179


Batman Gotham Şehri'nin Baykuşlar Divanı ile ilgili hikayeleri duymuştu. Gölgeler içinde buluşup, bir yırtıcı gece kuşunu kartvizitleri olarak kullanan bu güçlü örgütün üyeleri, Gotham'ın gerçek hükümdarlarıydı. Ancak Kara Şövalye bu hikayeleri dedikodu ve kocakarı masalı olarak değerlendirmişti. Gotham onun şehriydi.

Şimdiye kadar.

Vahşi bir suikastçı, jilet gibi keskin pençelerini şehrin en iyi, en aydın insanlarına aynı zamanda en tehlikeli ve en ölümcül olanlara saplıyıyordu. Eğer karanlık efsaneler gerçekse suikastçının efendileri, Batman'in hayal dahi edemeyeceği kadar kudretli birer yırtıcıydı - ve her yerde yuvaları vardı…


Thursday, February 5, 2015

İnceleme: Kuyucaklı Yusuf


Kitap: Kuyucaklı Yusuf
Yazar: Sabahattin Ali
Yayıncı: Yapı Kredi Yayınları
Goodreads Puanı: 4.07 (2.766 oy)
Sayfa Sayısı: 221


"Bu manasız ve yabancı hayatta bir tek şeye hakikaten sarılmış, hakikaten inanır gibi olmuştu. Bu da karısı idi. Muazzez'in varlığı Yusuf için büyük, boşlukları dolduracak mahiyette bir şey değildi, fakat onun yokluğu müthişti. Onun bu kadar sebepsiz yere, bu kadar insafsızca Yusuf'un hayatından koparılması çıldırtacak kadar acı idi. Hayatında asıl aradığı şeyin Muazzez olmadığını biliyordu, fakat Muazzez olmadan bunu aramaya muktedir olamayacağını sanıyordu."

Kuyucaklı Yusuf, Türk edebiyatının belki de en romantik kahramanıdır. Hayatın ve insanların zalimliği karşısındaki naif duruşu ile bir yandan trajik bir sona ilerlerken, bir yandan da yasadığı lirik aşk hikayesinin kahramanı olarak edebiyat tarihinde yerini almıştır.

Sabahattin Ali büyük romanı Kuyucaklı Yusuf'ta lirik ve romantik bir kahramanın yanı sıra, zalim ve ağulu bir taşra portresini bütün aktörleriyle gözümüzde canlandırır.