Kitap: Dorian Gray'in Portresi
Orijinal Adı: The Picture of Dorian Gray
Yazar: Oscar Wilde
Yayıncı: Can Yayınları
Goodreads Puanı: 4.02 (461,835 oy)
Sayfa Sayısı: 276
"Keşke tersi olabilseydi! Keşke her zaman genç kalacak olan ben olsaydım da portrem yaşlansaydı! Bunun için... bunun için her şeyi verirdim!"
Özellikle bir genç adamın büyümesini, eğitimini, gelişimini, kendini ve inançlarını keşfetmesini işleyen Dorian Gray'in Portresi için Oscar Wilde, 'bir ruhun hikayesi' demişti. 1891'de ilk basıldığında ahlaksızlığı yücelttiği gerekçesiyle büyük tepki çeken romanın baş kişileri olan Lord Henry ile Dorian'ın karşılıklı etkileşimleri, Dorian'ın kendini giderek kötüye, şeytani olana, hazcılığa adaması kitabın eksenini oluşturuyor. Son derece saf ve yakışıklı Dorian'daki değişim, Lord Henry'nin sözleriyle ve Dorian'ın kendi portresinde kendi güzelliğini keşfetmesiyle başlar. Lord Henry'nin etkisiyle kötülüğün ve zevkin çekimine kapılan, dünyada gençlik ve güzellikten önemli bir şey olmadığına inanan Dorian için heyecan, kötülükte ve günahtadır; iyilik ve erdemse sıkıcıdır, edilgendir. İyiliği temsil eden Basil'in Dorian'a duyduğu saf tutkuda eşcinsellik öğeleri açıkça hissedilir. Dorian'ın büyük sırrını, portredeki değişimi gören yalnızca Basil olur. Portreye odaklanan, sonsuz gençlik karşısında ruhunu satan ve ruhunun ölmüş olmasından korkan Dorian için kurtuluş var mıdır? Ve Oscar Wilde'ın dediği gibi, herkes Dorian Gray'de kendi günahını mı görecektir?
Bugünlerde herkes bir şeyin fiyatını biliyor ama hiçbir şeyin değerini bilmiyor.
Dorain Gray'in Portresi, bir buçuk-iki yıldır okumayı düşündüğüm bir eserdi. Ne var ki önüme çıkan diğer kitaplardan dolayı, hiç alamamıştım. Arkadaşımın ısrarcı tavsiyesi üzerine en son alışverişimde sepete atmışım nihayetinde. Okumaya ise ancak sıra geldi.
İngiliz Edebiyatı işlerken, Oscar Wilde'ın Mutlu Prens'inın incelemesini yapmıştık. Yazarın hayatı, bana o zaman da çok çekici gelmişti. Kendisini biraz tanımanın verdiği heyecanla, tek romanı olan Dorian Gray'in Portesi'ne büyük hevesle başladım.
“Hissedilerek çizilmiş her portre ressamın bir portresidir, modelin değil. Modelin orada bulunması yalnızca resmin yapılmasına yol açan bir rastlantı, bahanedir. Ressamın gözler önüne serdiği kişi o değildir, tersine renkli tuvalin üzerinde açıklanan, ressamın kendi kişiliğidir.”
Kitap; Basil, Lord Henry ve Dorian'ın etrafında dönüyor diyebiliriz. Wilde onları "Olduğum kişi, insanların olduğumu sandığı kişi ve olmak istediğim kişi" olarak tanımlıyor. Ve hikaye, Basil ve Lord Henry'nin arasında geçen uzun soluklu bir konuşmayla başlıyor.
Kitabın konusundan çok fazla bahsetmek istemiyorum -baştaki tanıtım yazısından bilgi edinebilirsiniz- çünkü asıl anlatmak istediğim, Oscar Wilde'ın bize sunduğu düşünceler.
Romanda, özellikle ilk yüz elli sayfada, bir sürü felsefe yansıtılıyor. Din, toplum, yaşam, aşk, vicdan, güzellik ve sanat gibi kavramlar hakkında birçok farklı, keskin ve sorgulatıcı düşüneler okuyoruz. Altını çizmekten alıkoyamadığım, oturup da kendi kafamda tarttığım düşüncelerden bahsediyorum. Son zamanlarda en çok aradığım şey bana katkıda bulunacak bir kitaptı ve Dorian Gray'in Portesi de böyle bir romandı işte.
“Yirmi yaşındayken nabzımızda vuran sevinç zamanla körelir. Bacaklarımız tutmaz olur, duyularımız çürür. İğrenç kuklalara dönüşürüz. Korkup kaçtığımız tutkuların, tadına bakmaya cesaret edemediğimiz nefis günahların anısı bize rahatlık, dirlik vermez. Ah, gençlik! Gençlik! Dünyada gençlikten başka hiç ama hiçbir şey yoktur.”
Dorian Gray, okurken sıkmayan, merak ettiren ve her sayfasında yeni bir şey sorgulatan bir kitap. Çevirisi de güzel, anlatım da akıcı; cümleler kayıp gidiyor.
Okuduğuma çok memnun olduğum, bende iz bırakan, çok sevdiğim bir roman oldu sonuç olarak. İlgilenenler, okumayı düşünenler tereddüt etmeden alsın! Ben şimdi filmini izleyeceğim.
“Toplumun ahlaka aykırı saydığı kitaplar, topluma kendi ayıbını gösteren kitaplardır.”
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, bol kitaplı günler!
Kitapta en çok Dorian ile Henry'nin konuşmaları ilgimi çekmişti. Özellikle birini dönüştürme kendini benzetmenin ölümsüzlük inancıyla bağlantılandırılması çok iyiydi.
ReplyDelete