Orijinal Adı: Speak
Yazar: Laurie Halse Anderson
Yayıncı: GO!
Sayfa Sayısı: 304
Goodreads Puanı: 3.98
Konuşmak gittikçe zorlaşıyordu. Boğazım sürekli acıyor, dudaklarım kuruyordu. Geceleri uyurken çenemi o kadar sıkıyordum ki sabahları başım ağrıyordu… Ne zaman annemle, babamla ya da öğretmenlerden biriyle konuşmaya çalışsam ya kekeliyor ya da donup kalıyordum. Sorunum neydi benim?
Melinda Sordino’nun bir sırrı var. Ama sırrını paylaşabileceği kimsesi yok. Bütün arkadaşları, hatta tanımadığı insanlar bile ondan nefret ediyor. Ve günden güne içine kapanan Melinda, çareyi susmakta buluyor. Yalnızlaştıkça susuyor, sustukça yalnızlaşıyor. Ta ki O ŞEY’den kaçıp saklanamayacağını, O GECE’yi unutamayacağını anlayana dek…
Konuş Benimle de ilk yayımlandığından beri el üstünde tutulmuş bir kitaptı. Dünyanın her yerinden okuru vardı ve benim de takip ettiğim birçok kişi olumlu yönde eleştiri alıyordu. Ülkemizde çıkmadan önce de okuma hevesim olmuştu; ancak benim yurt dışından kitap getirmeye ölesiye üşendiğimi bilirsiniz...
Konuş Benimle, sonunda ülkemize ayak bastı, dilimize de aktarılmış oldu. Ben abartı bir beklentiye sahip olmamakla beraber, beğeneceğimi tahmin ederek okumaya başladım.
Kitabın girişinde bizi yazara gelen mesajlar karşılıyor, bu da sizde "demek ki kitap herkesin sesi olmuş" düşüncesini uyandırıyor. Zaten bir-iki yorum okursanız fark edersiniz ki kitabı beğenen beğenmeyen herkes kitabı bir noktada takdir etmiş.
Romanda lise hayatına daha yeni adım atacak olan Melinda'yı görüyoruz. Kendisini insanlardan soyutlamasına ve yalnız bırakılmasına neden olmuş bir sırrı var onun. Aslında, yazar size kitabın azımsanmayacak bir bölümünde bu sırrı söylemiyor. Yine de, baştaki yazarın notundan ve kitabın arka bölümünden net şekilde anlayabiliyoruz ki işin içinde cinsel taciz vakası var.
Kitabın konusu, hikayenin içinde fazla dramatize edilmemiş ve abartıya kaçırılmamış. Ki bu romanın yapmacıklıktan uzaklaşmasını sağlamış, ancak odaklanılan tek konu cinsel taciz de değil zaten. Asıl anlatılan, Melinda karakterinin ilk lise yılı. Bu yüzden, hitap ettiği kitle dolayısıyla olaylar biraz bilindik denizlerin içinde yüzüyor ama bu artık piyasadaki 10 kitabın 8'inde olduğundan pek de laf etmeye hakkım yok gibi duruyor.
Açıkçası ana karakterle ilgili şikayet edecek bir noktam yok, kendisi ne çok silik ne de okuyucunun beynine işlenen bir tip; orta halli diyebiliriz. Diğer karakterler içinde aynı şeyi düşünüyorum, yazar yan kahramanları klişeye fazla bulandırmamıştı -ki bu da bir artıydı benim için.
Olaylar çok fazla aksiyonlu olmamasına rağmen (ki böylesi bir konuda olması gereken bu) kitap bir çırpıda bitiyor. Bu yazarın dilinden kaynaklı olabilir; kendisinin sade bir dili var. Ne var ki bu sadeliği iltifat anlamına da çekemeyeceğim çünkü başka bir yazarın elinde aynı hikaye çok daha duygu yüklü olabilirdi. Yazarın betimlemelerden kaçınması, duyguları fazlaca sergilememesi beni olayın içerisine tam olarak götüremedi. Halbuki ataerkil toplumun dişleriyle yaralanmış bizler için anlatılmaya çalışılan hissiyatı alamamak mümkün değil gibi.
Kitabın 3/4'ü oldukça keyifli geçti. Zaten kısa bir sürede okudum ve konu da ilgi çekiciydi, özelikle de karamsar temalara hasta olan ben için, roman güzel ilerledi. Yine de, son 50 sayfayı yazarın pek oturtabildiğini düşünmüyorum. Lafım, ucu açıklığa falan değil, daha çok kurgu çok düşünülmemiş "bunu anlatayım yanına da şunları falan eklerim" denmiş gibiydi. Daha planlı bir şekilde ilerlenseydi daha hoş olurdu diye düşünüyorum. Ama bu kitabın tümünü etkiliyor mu? Hayır.
Ne olursa olsun, çok az insanın dile getirdiği konuyu gençlere yönelik bir tarzda sunmak beni etkilen bir şey oldu. Dünya toz pembe değil ve ben bu yüzden kitapların da külle, dumanla kaplanmışlarını seviyorum. Konuş Benimle'de genç-yetişkin türünde bu yönüyle onayladığım bir kitap oldu.
Bahsetmeden geçmek istemedim; yazarın bir diğer kitabı olan Wintergirls'ü ilk çıktığı andan itibaren büyük bir hevesle okumayı bekliyorum. Kendisi ölmeden önce okumam gerekenler listesinde yer alıyor ve hala okuyamamış olmanın verdiği acı hala göğsümde; ancak yazara bir adım daha yaklaşmış olmanın da hoşluğu var.
Sonuç olarak, sonlara doğru olayların tam oturtulamamış ve duyguların bütünüyle yansıtılamamış olması haricinde Konuş Benimle'den oldukça hoşlandım. Başka şikayet edecek pek bir yanını göremedim ve hızlı okuma keyfinden de epey zevk aldığımı söylemem gerek. Bu tema altında yazılmış bildiğiniz biraz daha yetkin eserler varsa tavsiyelerinize açığım. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!
No comments:
Post a Comment