Sunday, May 12, 2013

İnceleme: Beni Seç/The Selection

Kitap: Beni Seç (The Selection #1)
Yazar: Kiera Cass
Yayın Evi: DEX
Sayfa Sayısı: 304
Goodreads Puanı: 4.10 (35,764)

Bir prens nasıl tavlanır? 

Illéa ülkesinde tüm genç kızlar doğdukları günden beri sınıf atlamanın peşinde. Paha biçilmez mücevherlere, göz alıcı elbiselere ancak bu şekilde sahip olabilecekler. Bunun için tek bir şansları var: SEÇİM. Kıyasıya bir mücadeleyle geçen Seçimi kazanmanıntek yolu Prens Maxonı kendine âşık etmek. 

America içinse Seçim, bir kâbustan farksız. Bu yarışa girmeyi kabul ederse, kendisinden aşağı sınıftan olduğu için herkesten gizlediği aşkı Aspeni arkasında bırakmak zorunda kalacak. Öte yandan bu, ailesinin tek kurtuluş şansı. 

America saraya adım atar atmaz, kendini esrarengiz bir dünyanın içinde bulacak. Saray hiç de dışarıdan göründüğü gibi olmayacak. 

35 kızın katıldığı vahşi bir yarış nasıl kazanılır? 


"Açlık Oyunları ile The Bachelor arasında bir yerde duran bu roman öyle eğlenceli ki. Yazar, Americanın gizli, ilk aşkının külleri sönerken America ve Prens Maxon arasında gelişen kimyayı öyle ustaca kurmuş ki, okumaya doyamıyorsunuz." 
Publishers Weekly

"Kiera Cassin ilk romanı Beni Seç, reality şov ve distopik bir peri masalının mükemmel sentezi."
Kiersten White, Paranormal

Okumaya başlamadan önce:                       Başladığımda:                                Bitirdiğimde:




Kitaba dün gece, yaklaşık 23.30'da başladım ve ertesi gün sınavım olmasına rağmen "Son sayfasını görmeliyim!" diye kıvrandı ruhum. Eh, böylece saat 05.20'ye kadar elimden bırakamadım kitabı. Son cümleyi okuduğumda dedim ki ben ne ön yargılı bir insanmışım. Başta çok büyük bir heyecanla alsam da kitabı rafta sıkışıp kaldı uzun bir süre. Nedensiz bir nefrete kapılmıştım kitapla ilgili. Okumamama rağmen sevmemiştim. Hatta ilk sayfasını okuyup bırakmıştım bir ara. Sonra dün gece 'bir okuyayım' dedim. İşte sonuç da havanın aydınlanmasını görmek oluyor. Yine de hiç kin besleyemiyorum kitaba beni uykusuz bıraktığı için. İyi ki okumuşum.



Aspen ve America'nın seçimden önceki ilişkileri, Aspen'in maddi durumu ve Maxon... hepsi etkileyiciydi. America'da Maxon'a karşı baştaki tavırlarını pek hoş bulmasam da iyi bir ana karakterdi.
Sanırım uykusuzluğun da etkisiyle, America'nın Maxon ve Aspen'le romantik ya da hüzünlü her konuşmasında gözlerim doldu. Bir daha okusam yine dolar herhalde. Çok sevgi böceği bir halim var şu anda, "ben bu kitabı beğenmem, yapmacıktır şimdi bu" diye başladığım kitabı alıp sıkı sıkı sarmak istiyorum. Eğlenceli, akıcı bir kitaptı yani ne diyeyim.

"O aptal mektup, beni karanlıktan çıkarabilirdi ve ben de ailemi peşi sıra sürükleyebilirdim."

Prens Maxon'ın, aldığım spoilerlar doğrultusunda, kendi beğenmiş olmak yerine iyi bir kalbi olacağını biliyordum. Kitabın başlarında, America saraya gitmeden önce, "Maxon kimmiş yahu, Aspen dururken. Team Aspen. Sonuna kadar Aspen." derken Maxon gelince benim kafa çorba oldu. Şimdi kimin takımındayım? Bilemiyorum. Maxon taraftarı gibiyim sanki ama America Aspen'i seçerse üzülmem hiç. Çok karışık bir ilişki kızınki de.
"Sığınağım olan küçük kutuya doğru tırmandığımda, yalnız olmadığımı biliyordum. Uzak köşeden birisi, gecenin karanlığında gizleniyordu.” 
Kitapta anlamadığım bir kısım var: Kast sistemi. Yeni kurulmuş bir ülke, gelecekte geçiyor; tamam; ama Kast sisteminin işleyişi biraz tuhaftı. Üç ya da Beş olacağına nasıl karar veriliyor tam kavrayamadım. Bir de kafama takılan bir diğer soru America'nın "Açlık çekiyoruz." demesine rağmen her gün yemek yemeleri ve annesinin patlamış mısır patlatması.

Ve bazen insanlar, sessizliği kendine güven ya da korku olarak yorumlamak arasında kalırlar. Sana böcekmişsin gibi bakıyorlar, böylece belki sen de kendini böcek gibi hissedebileceksin.”

Bunları dışarıda tutarsak konu güzeldi. Malum kitapla benzerliklerine değinmeyeceğim hiç, hayır. Her distopyayı oraya bağlamak istemiyorum. Gerçi bir farkla Beni Seç, bize sisteme isyan etmek yerine sistemin içine girmeye çalışan bir kızın -en azından sistemden fazla yakınmayan bir kızın- gözünden sunuyor hikayeyi. Sistemin başındakilerin de görüşlerini bize yansıtması çok güzeldi. Yani sonuçta tüm kitap güzeldi, beklediğimin çok çok üzerindeydi. Eğlenceliydi, yer yer hüzünlü ve romantikti. Benlik bir kitaptı yani.

“Eğer sana aşık olmamı istemiyorsan, bu kadar hoş görünmeyi bırakmalısın. Yarın ilk iş, yardımcılarına senin için patates çuvalından bir şeyler diktiriyorum.” 

DEX'ten Elit'i beklemekten başka çaremiz kalmadı. Bizi fazla bekletmeyeceklerinden eminim. Ben kitabı çok sevdim, ister bir distopyasever olun, ister bu tarz hikayeleri sevmeyin, tavsiye edilir. İkinci kitapta neler olacağını merak ediyorum. Ve bu sefer kitaba gece yarısına yakın başlamayacağımı da biliyorum. Ben gidip bir sarılayım kitaba en iyisi.

Puan: (5 üzerinden)



1 comment: