Friday, May 3, 2013

Ben Şu Sıralar... #2


Bir haftalık yorucu bir İstanbul yolcuğu yaptım. Bakalım bu bir haftada neler okudum, neler izledim?







Yolculuk sırasında iki adet kitap bitirdim. Biri önce başladığım Le Chic Butik, diğeri VA'nın dördüncü kitabı Kan Sözü ikisinin yorumlarını blogda bulabilirsiniz! Fazla kitap okuyamadım gezmekten. Normalde


evde oturacak zamanım olurdu ancak bu sefer dışarıda işlerimiz vardı. Yinede o araya biri 522 sayfa olan iki kitap sıkıştırmış olmakla gurur duyuyorum.
Yaklaşan düğünler için yaklaşık bin tane mağaza girip elbise denemekten sıkıldığım için abimle isyan edip sinemaya gittik. Bir bilim-kurgu, aksiyon ya da benzeri bir film olmak zorundaydı tabii ki. Biz de ne zamandır ikimizinde izlemek istediği Oblivion'a gittik Cevahir'de.
Tom Cruise'u artık aynı karakterlerle görmekten sıkılmış olsak da film çok güzeldi. Tipik bir bilim-kurgu filminden bekleneceği gibi filmden çıkınca abime dönüp, "Bir dakika ben anlamadım" gibi bir tepi verdim. Sonra uzunca filmin tartışmasını yaptık. Ve size söyleyeceğim tek şey, eğer bir bilim-kurgu filmi aklınızda soru işaretleri bırakıp biriyle tartışmaya itiyorsa o film iyidir arkadaşlar.



Geçen gece ablam ve annem dizi izlerken ortamdan kaçıp güzel bir film izleyelim dedik abimle yine. Kabarık
film arşivimden bir tane seçip izledik Limitless'ı. Filmin görüntüleri, konusu falan gayet güzeldi ancak ben o kadar yorulmuştum ki uyuyacağımı bildiğim için "Abi artık evine git sen ben uyuyacağım" diyip kovdum çocuğu resmen. O eve gidince devam etmiş filme. Ama ben ilk yarım saate yakın bir dilimini izledim ve izlediğim kısım gayet güzeldi. Ne olacak diye merak ediyorum açıkçası, yarın devam edeceğim filme umarım.  Zaten Bradly Cooper'ı ne olursa olsun izlerim.









Animelerimi izlemeye de devam ettim tabii ki. Ouran Highschool Host Club'ı tekrardan izledim. Özlemişim gerçekten. Bir de Starry Sky'ın birkaç bölümünü izledim. Ne zamandır izlemeyi istediğim bir animeydi ve tam anlamıyla çerez. Hem çok kısa hem de ağır bir konusu yok. Boş zamanlarda izlenmelik, eğlenceli.







Ve son olarak, İstanbul'un trafiğini kilit eden, otuz bin kişinin izlediği, yaklaşık elli kişinin bayılmasına sebep olan, insanların ezildiği ve sonunda eğlendiği o konserde ben de vardım arkadaşlar.


Konseri tam ortadan, ikinci sıradan izledim ancak ne olaylar olmadı ki? Kapı açılışı saat 16.00'da idi ve ben 16.30 civarlarında oradaydım. Beşiktaş'tan Maslak'a gitmek taksi ile tam bir buçuk saatimizi aldı. Havanın kararması beklendiği için konser 21.30'da başladı. Orada susuzluktan ölüyordum, ayaklarım zaten felç. Konser başlayana kadar itişmeler, ağlaşmalar, küfürleşmeler gırla. "Yeter artık başlasın şu konser" diye bağırıp küfreden gençler geri sayım başlayınca çığlığı bastı tabii. O an herkes susuzluğu yorgunluğu unuttu. Bir ara itişmeler yüzünden bayılıyordum, nefes alamadım. Onlarca kişi arkadan saçımı çekti, dirsekledi, ayaklarımı çiğnedi. Askımı bile kopardılar gerçekten.  

Otuz bin kişiyle sıkışık, bir o kadar eğlenceli bir konser geçirdik. Sıkışık derken gerçekten, konser başladığında telefonuma ulaşmak için kolumu oynatmadım ve bir ara geri dönük şekilde iki kişinin arasına sıkıştı dirseğim. Organizasyon berbattı, insanlar da anlayışsız olunca konser başlayana kadar öldük bittik. Bir buçuk saat süren gösteri on dakika gibi gelse de iyi vakit geçirdim ben. Bundan nasibini alan ise ayakkabılarım oldu. Diğer spor ayakkabım yırtıldığı için konserden bir gün önce aldığım ayakkabıları giymek zorunda kaldım ve ayakkabıların halini görmek bile istemezsiniz. Mor ayakkabıların her tarafı yeşile çalan bir kahverengi. Önleri yırtık. Adidas'tan bir şeyler yapmasını diliyorum umutsuzca.
Konser başladığında daha solda, sahnenin ortasına doğruydum tabii. En güzel yeri yakaladım.

Sonuç olarak aşırı yoruldum, büyük ihtimalle ayak parmaklarım ezildi. Konser başlayınca hiç fotoğraf, video çekemesem de hafızamda güzel bir anı olarak kaldı. Bu yorucu haftadan sonra beni -umarım- sakin bir hafta bekliyor. Bol bol ders çalışmalı bir hafta. Tabii blogu da ihmal etmeyeceğim. Yeni yazılarıma kadar hoşçakalın!


No comments:

Post a Comment