Sunday, May 26, 2013

İnceleme: Oniks/Onyx



Kitap: Oniks (Lux #2)
Yazar: Jennifer L. Armentrout
Yayın Evi: DEX
Sayfa Sayısı: 396
Goodreads Puanı: 4.47 (22,554 oy)

Daemonla aramızda bir uzaylı bağı olmasının muhteşem olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz.

Gerçi bu bağa rağmen ona direnmeye kararlıyım. Ama bunu yapmak hiç de kolay değil çünkü Daemon (kahretsin!) gittikçe gözüme daha da taş gibi görünüyor. Üstelik bu sefer Arumlardan çok daha büyük bir problemimiz var. Savunma Dairesi kasabada.

Eğer Daemonın yapabildiklerini keşfeder ve benim de onunla bağım olduğunu anlarlarsa ikimizi de mahvedecekler. Bu arada okula yeni biri geldi ve herkesten gizlediği bir sırrı var. Bana neler olduğunu biliyor, yardım da edebilir ama bunun için (sanki mümkünmüş gibi) Daemona yalan söylemeli ve ondan uzak durmalıyım. Kimi kandırıyorum ben?!

Kimse sonsuza kadar yalan söyleyemez.

Ultra yakışıklı ve ultra odun Daemon Black geri döndü!

Lux serisi, OBSİDİYENden sonra 2012nin en iyi genç yetişkin kitabı seçilen ONİKS ile tam gaz devam ediyor. Daemona karşı koymanın imkânsız olduğunu artık siz de çok iyi biliyorsunuz...




"Asla normal olamayacaksın, Katy. Bir daha asla."

Kızların (her şeye rağmen) feci kıskandığı Katy, Fangirlerin biricik öküzü Daemon ve merak kabartıcı uzaylı işleri, Oniks'le Obsidiyen'in kaldığı yerden devam ediyor! Ben ne mi yapıyorum? Oturdum Opal'in çıkmasını bekliyorum tabii ki. Birazcık sıkmam lazım dişimi sadece, fazla beklemeyeceğiz gibi görünüyor.

"Ölmüyorsun." dedi.

"Nereden biliyorsun?"

Gözlerimiz birbirine kilitlendi. "Çünkü buna asla izin vermem."
Oniks'i normalde hemen çıktığı anda alırım diye tahmin ederken neden yaptığımı bilmediğim, ani bir hevesin kurbanı olan "İngilizce kitap alışverişi" yüzünden kitap, sepette biraz daha beklemek zorunda kalmıştı. Neyse, Tanrı bittikten sonra hiç ara vermeden başladım kitaba. Alışıldık bir JLA kitabı türünden, iki-üç günde bitirilecek kapasitede. Ancak biraz yoğun oluşumdan dolayı azıcık uzadı bu süre bende. Çok olmadı kitabı bitireli, bir soluklanıp yazayım yazımı dedim.

Kanepenin koluna oturan Blake elini salladı. "Tabii. Nasıl istersen. Tamamen senindir."
Daemon'ın ağzı kulaklarına vardı. "Öyle zaten."


Kitabın konusunu anlatmaya çok lüzum görmüyorum, arka kapak yazısından az çok anlaşılıyor zaten. Ve hayır, konuyu anlatmayı es geçmenin olay özetlemekte çok kötü olmamla hiçbir alakası yok tabii ki. Ancak yaşanan olaylarla ilgili söyleyeceklerim bol: 
Kitaba ilk başladığımda şu bağ olayı gözlerimi devirmeme sebep oldu. 'Yine mi bağ? Birbirlerini bağ yüzünden kurtaracaklar ise nerede romantizm?' diye hayıflandım bayağı bir. Neyse ki konu bağdan ibaret değil, sadece bir yan öge ve sevindirici haber, ilişkilerinde pekte bir fark yaratmadı. Yey! 

"Daemon, sırf beni korumak için ben, durduramazsın."

Başını hızla çevirdi. "Seni korumam gerekli."

Bağ olayını saymazsak, kitaba başlayınca mutlu oldum bir. Bu tarz kitaplara olan sevgim hiç dinmeyecek gibi. Bad boylar, kavuşamayan saf aşıklar, biraz aksiyon, olaya girip sonra eziklenen ikinci bir erkek ve olmazsa olmaz parçalamak isteyeceğiniz bir kız... Obsidiyen'i okurken 'Alex'ten sonra akıllı bir kız gördük' diye sevinmiştim ve Alex'e olan duygularım Katy'ye olanlarla karşılaştırılamaz bile. Katy akıllı uslu kendini sevdirirken bir iki uyuzluk yaptı beklediğim üzere. Ama şimdi düşünüyorum, öyle şeyler yapmamış olsa içimizi eritecek sahnelerde doğmamış oluyor. 

"Sorduğun buysa canının yandığını hissetmiyorum." Durakladı, yavaşça soluğunu verdi. "Canının yandığını bilmek üzülmem için yeterli."

Artık yazara pek bir şey söylemek istemiyorum bu konuda; çünkü Melez Sözleşmeleri serisinden benzerlik konusunda bir dosyası var bile. Ama Oniks'i okurken tanıdıklığı üstümden atamadım. Yeni yakışıklımız Blake gözümde bir anda Scott'a, Will ise Hank Miller'a döndü. Bunu yazmayı pek istemiyordum ama dile getirmeden edemedim. Belki de bu sadece benim görüşümdür, başkalarına öyle gelmemiş olabilir bilemem. Bunun dışında, olaylar fazla tahmin edildikti. Kitabı okurken "Şimdi şu olacak, sonra şu..." tarzındaydım; ama ne söyleyeyim, kitaba olan sempatim pek eksilmedi. Hala yeri aynı, hala bir gülümseme oluşturabiliyor yüzümde.
"Sadece sana sarılabilir miyim? Bütün... bütün istediğim bu."
Tabii ki kitap o kadar da benzer değildi. Her sayfada olaylar olaylar. Dawson mı dersin, 'Blake kim?' kovalamacası mı, Daemon'ın kalbinize dokunuşu mu yoksa SD olayları mı... Heyecan ve sevgi doluydu bu kitapta. Ne olursa olsun beklentilerimi karşılar nitelikteydi. Oturup da edebiliğini tartışacağımız bir romana yorum yapmıyoruz sonuçta. Kitabın sonunda bir tebessüm bırakabiliyorsa yüzünüzde, okurken eğlenmiş iseniz daha ne olsun? 
...

"Duymak istediğim tek şey bu."

"Bu iki sözcük mü?"
"Daima bu iki sözcük."

Sevdim ben kısaca. Kalpleri tekleten hoş bir erkeği, yer yer hüzünlerip heyecanlandıran olayları, genç-yetişkin kitaplarında bulabileceğiniz o ayrı tat ve etkileyici bir sonu vardı Oniks'in. Genellikle kitapların kötü yönlerini söyleyip sonra iltifat ettiğimin farkındayım ama bu tarz kitapların hoşlanmadığımı dile getirdiğim yerleri haricinde her bir sayfasını beğeniyorum genellikle. Durum bu. Benzer tarz kitapları sevenlerin kaçırmaması gerek bana kalırsa.

"Tamam. Benimle kalabilirsin." Sonsuza dek, diye eklemek istedim.
Ayrıca neden aklıma böyle şeyler geliyor bilmiyorum ama Seth'in Bubblin' de dans ettiğinden bahsetmiştim ya, şimdi de aklıma Video Phone'da dans eden Daemon geliyor. Beynim yerinde değil. İşte kitabın yan etkisi: Aklınızı kaçırtıyor, yerine bir öküz yerleştiriyor. 

Puan: (5 üzerinden)








No comments:

Post a Comment