Saturday, June 15, 2013

Bir şeyler oluyor.

Birkaç gündür uzaklaştırdım kendimi olaylardan, bloga bakayım dedim, kitap okuyayım, film izleyeyim... Olmuyor. Boğazımda bir şeyler sıkışıyor sanki. Bir günlük bir tatili bile fazla görüyorum kendime. Sessiz kalamam, kalmamalıyım. Ama bu önemli değil, asıl önemli olan SENİN sessiz kalmaman.

Neler yapıyorsun son günler de merak ediyorum. Durgunlaştı buralar biraz. Polis durgunlaştı diyelim. Bugüne kadar elbet. Malum, şeytan fazla beklemez ininde. Yani yanlış anlamayın, sözüm polise de değil fazla. Başta emri verenlere. Ama kimse de bana polisin hiçbir suçu yok demesin. Tamam, hadi tazyikli su sıkmak tercih değil. Ne var ki coplamak, orantısız gücü sapına kadar kullanmak tercih oluyor.

Bizi koruması gereken gruptan bu kadar korkmam, korkmamız garip. Aslında korkuyorum demeyelim, duygularımı anlatamıyorum. Nefret mi desen, tiksinti mi...
Arkadaşlarımla parkta öylesine otururken gece sivillerin gelip de bizi yoklaması tiksindirici geliyor. Artık bir kamu görevlisi gibi gelmiyorlar gözüme, özür dilerim.
Burada çok rahat konuşuyorum şu an, biliyorum, birileri bu yazıyı okuyup beni anında içeri bile attırabilir. Bir şey olmaz, haklarım var. Anayasada kocaman yazan haklarım. Düşünce özgürlüğüm, düşüncemi paylaşma hürriyetim var. Korkmuyorum. Hoş, anayasayı okuyan mı var; tek sözlerine bakar içeri attırmak. Ama olsun, korkmuyorum.

Hala farkında olmayan birileri olduğu için yazıyorum bu yazıyı. Ben gördüm, Türkiye de gerçekten olağanüstü insanlar var. Mizah duygusu, zekası tavan yapmış insanlar bunlar. Gelecek vadediyor bu gençlerin hepsi, inanın. Bir yandan da tam zıt insanlar var sürüyle. İkiye ayrılıyorlar.

  1. Umursamazlar (Bunlar da görüp de umursamayan, hiç görmeyenler olarak ikiye ayrılır)
  2. Haksız yere sinir yapanlar (Nam-ı diğer koyun sürüsü, medya kölesi oluyorlar)
Hangisi daha kötü bilemiyorum. Ülke cayır cayır yanarken aynada fotoğraf çekip "İçerdeeen" diye yazan belli bir yaşın üstündeki kitlemi yoksa diğer, yorum bile yapamadığım topluluk mu; karar veremiyorum. Sadece acıyorum, üzülüyorum. Ama hala onlar için umut görüyorum. Bizim tarafımızdan, uyanan gençlik tarafından inşa edilen bir umut. Belki biz başarırsak, farkına varırlar umudu. Var hala ben de derinlerde bir yerde. İnanmak istiyorum kalplerinin bir köşesinde insanlık taşıdıklarına.

Diyorum ya zıt insanlar var çok diye. Medyanın başındaki insanlar da belirsiz kısımda kalıyor. Yani gerçekten anlamsızlar, her şeyden haberdar olup görmezden gelmek onlar için yeni bir şey mi yoksa doğduklarından beri uyuyorlar mıydı bilmiyorum; ama birilerinin onlara anlatması gerek güçlü olduklarını. Susmalarının nedeni ya para, ya korku. Fakat ikisini yıkmak da sadece medyanın elinde bulunan bir güçte. Para mı? Doğru haber yaparsan daha fazlasını kazanırsın. Şu anda, emin ol. Korku mu? Medya herhangi bir siyasetçiden çok daha güçlü. Çünkü siyasetçiler kamuoyunu medyayla şekillendirir ve Medya tarafsız olursa siyasetçi çıplak kalır. Gelin görün ki baştakilerin çıplak kalmaya gücü yok. Bir daha sarınamazlar günahlardan.

Yazı nereye gidiyor, ne yazıyorum bilmiyorum. Saat gecenin iki buçuğu ve gözlerimden uyku akıyor. Ne önemi var ki uykunun? Kaç yıldır uyuyoruz yüzde elliyle beraber. Şimdi uyanma vakti, gerekiyorsa uykusuz kalma vakti, anlayın.

Sokağa bakın. Çocuklar var, gazdan zehirlenen. Gençler var, yaralanan. Kadınlar var, ağlayan. İnsanlar var, direnişte şehit olmuş. Dışarıda, 20 gündür direnen bir HALK var. Polis kurşununa gidenler, coplananlar, içeri tıkılanlar var. Sadece yürüdükleri için. Sadece baş kaldırdıkları için. Ve ben sessiz kalanları affedemiyorum. Hala yandaş olanları affedemiyorum.

O mermiyi ateşleyen kadar tepki göstermeyen de katil benim gözümde. Üzgünüm. Hala umursamıyorsan sen, kim olduğu belirsiz, eli sopalı adamları koruyorsan Taksim'de, insanları mükemmel vuruşlarla havaya uçurabilen ama nedense molotoflu direnişçilere (!) su sıkamayan, kendi kendini söndürebilen TOMAları yanmaya bırakan polisi destekliyorsan hala senden istediğim tek şey aynanın karşısına geçmen. Bir bak ve ne oluyor dışarıda, diye düşün. Ben ne yapıyorum, diye sor sonra kendine.

Dışarıda, sokaklarda, yüreklerde... bir şeyler oluyor. Ne olduğunu görmek senin elinde.
Başını yastığa koyduğunda suçluluk duygusuyla uyumaman dileğiyle...
Sevgiler.

Fazla uyuma Türkiye



1 comment:

  1. Ellerine sağlık Deniz. Ne de güzel yazmışsın. Bu gece yapılanlardan sonra hala haklı görenleri insan olarak göremiyorum ben. Hiç kimse görev demesin. Görevin halkın yanında olmaktır karşısında olmak değil. O meslekle kazandığı para kursağından daha önemlisi çocuğunun kursağından geçirebilenlerin vicdanen öldüğünün kanıtıdır bu. Yazacak çok şey var aslında ama hala anlamayanlar bu saatten sonra anlamazlar, anlayamazlar.

    ReplyDelete