Monday, October 6, 2014
İnceleme: Melek/Angel Burn
Kitap: Melek (Angel #1)
Orijinal Adı: Angel/Angel Burn (Angel #1)
Yazar: L.A. Weatherly
Yayıncı: DEX
Goodreads Puanı: 3.93
Sayfa Sayısı: 381
En iyi melek ölü melektir.
Willow diğer kızlardan farklı olduğunu biliyor ve bunun tek sebebi araba tamir etmekten hoşlanması değil.
Willowun bir yeteneği var.
Tek bir dokunuşla insanların geleceklerini görebiliyor, rüyalarına girebiliyor ve umutlarını, pişmanlıklarını bir kitap gibi okuyabiliyor. Bu gücü nereden aldığını ise kimse bilmiyor.
Alex hariç.
Gizemli, doğaüstü bir çekiciliğe sahip olan Alex, Willowun sırrını biliyor ve onu durdurmak için yola çıkıyor. Willowun içindeki karanlık güçler, onu tehlikeli ve karşı konulmaz kılıyor.
Alex şimdi can düşmanına âşık olmak üzere...
Nereden başlasam, nasıl anlatsam bilemiyorum. Bir kitapla ilgili düşüncelerim hiç bu kadar değişkenlik göstermemişti. Melek'in her bölümünde ayrı hislerim, ayrı düşüncelerim vardı. Kafam biraz karışık.
Kitabı uzun bir süre beğenmeyeceğimi düşündüğüm için almamıştım ancak etrafta da bir o kadar karşıt düşünce geziyordu. Türkiye'de serinin birçok hayranı olduğunu görünce ve bir aralar D&R'da indirime girince alayım demiştim. Aldıktan sonra rafa bıraktım ve uzun bir süre kitap orada kaldı. Bir hafta önce bir YA okuma isteği geldi içime, ben de başlayayım dedim.
Bana kalırsa kitapta yaratılan dünya oldukça ilgi çekici.
Melekler yıllardır insanların arasında dolaşıyorlar, ancak kendileri bildiğimiz iyinin timsali olan varlıklar değiller. İnsanlardan besleniyorlar; bir nevi ruhlarını emiyorlar ve bu kişinin hastalanmasına, bitkinleşmesine yani ağır ağır ölmesine sebep oluyorlar.
Melekler akıllı varlıklar olduğundan kapitalist bir düzenle dünyada hakimiyet kurmuşlar. Her yerde Melekler Kilisesi adında tapınma yerleri açmışlar; aslında yeni bir din oluşturmuşlar diyebiliriz. Bu Melekler Kilisesi olayı gitgide gelişmiş ve sonunda yaygın bir din haline gelince hükumet politikasına da sıçramış. Uzak bir pencereden baktığınızda meleklerin her yerde kontrolünün olduğunu görebiliyorsunuz.
Ana karakterimiz Willow, kendisine "medyum" diyor. Willow'un insanların geçmişini, geleceğini ve modunu görme yeteneği var. Bunun nereden geldiği hakkında bir fikri yok.
Erkek karakterimiz Alex bir melek avcısı. CIA'den aldığı emirler üzerine gidip melekleri öldürüyor.
Hikaye tahmin edebileceğiniz üzere Alex ve Willow'un karşılaşması ve baş düşman olmalarına rağmen yakınlaşmaları.
Kitap, çok güzel ve heyecanlı başladı. Yazarın anlatımı ne çok basitti, ne çok ağır. Fazla betimleme göreceğiniz bir anlatım yok ama çoğu YA'ya göre ortalamaydı üslubu. Yine de aksiyon sahnelerini (ki zaten kitapta çok az heyecanlı sahne vardı) güzel yansıtamamış. Evet, kitap gayet güzel başlamıştı ama aksiyon sahnelerinin azlığı ve anlatımın bu sahnelerde yeterli olmaması ilgimi biraz kaybetmeme neden oldu ama o kadar da önemli bir problem değildi, en azından kitaptan tamamen soğutmamıştı beni.
Kitapta ne olacağını tam kestiremiyordum çünkü elimde bir malzeme yoktu. İnanın bana, kitabın yarısı zaten bir yolculuğu anlatıyor. Ama işte uzun süre heyecan olmayınca, bir şeyin geleceğini biliyorsunuz ve bu da merakınızı kabartıyor. Kitabın büyük olayını beklerken Alex ve Willow da yakınlaşıyor tabii. Bu spoiler falan değil zaten kitabın arkasında yazıyor, yazmasa da ilk sayfadan belli olan bir şey. Aşk zaten bu tarz kitaplarda hep önde tutulan şey, onun için de etkileyici, romantik bir aşk olması gerekiyor ama bu kitapta gördüğüm aşk, okuduğum tüm aşklar içinde en ucuzlarından biriydi herhalde. Birbirlerinin görünüşlerini beğeniyorlar ve iki gün sonra birden aşık oluyorlar. Yani bari önce bir hoşlan, adam akıllı flörtleş, birbirini tanı. Yok. Kız anında "çok aşığım canımı veririm" havasına girdi ve kitabın sonuna kadar bu ucuzluk, basit sevgi cümleleri, sürekli seni seviyorumlar dinmedi.
Kitabın sonunda da bir heyecan bulamadım, beni seriye bağlayacak bir olay olmadı. Alex de bana göre adam akıllı bir karakter değildi, gayet basit bir erkek karakter olmuş. Yazar geçmişiyle, çocuğun avcı olmasıyla gizemlilik ve badboyluk katmaya çalışmış ama kıyısından geçememiş. Ki kitapta hem Willow'un bakış açısı var, hem Alex'in hatta bir meleğin ve bir karakterin daha yani karakterlere daha da bağlanmam gerekirken bu olmadı. Zaten yazar Willow'da birinci kişi, diğerlerinde üçüncü kişi anlatımı kullanmış. Nedenini asla anlayamayacağım, gayet gereksizdi.
Toplayacak olursak, yaratılan dünya ne kadar hoş olsa da, üzerine kurulan olaylar, karakterler ve işlenen ilişki bana çok başarılı gelmedi. Kitabın yarısına kadar keyifle okusam da sonra sarmadı. Ağır cümleler içermeyen, ilişkiye odaklı, çerez bir şeyler bakıyorsanız alabilirsiniz ama biraz daha oturaklı bir şeyler arıyorsanız ben pek önermiyorum. Siz yine de kitap hakkında biraz daha araştırma yapın, zira beğenenler olmuş. Ama ben ikinci kitabına para vermeyi düşünmüyorum, ikinci kitapta karakterler derinleşecek, daha fazla aksiyon, gizem ve heyecan olacak deselerdi belki; ne var ki hikayenin çok değişeceğini sanmıyorum.
O kadar da kötü değil belki Melek, okunabilir; fakat çok daha güzel kitaplar var. Bana aradığımı veremedi.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere...
Bol kitaplı günler!
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment