Thursday, October 3, 2013

Hastalık Halleri

Yaklaşan havaların etkisi ile, 2013 sonbaharının ilk hastalığına yakalanmış buluyorum. Lütfen alkışlamayın.

Peki bu halsiz, beynimin yarısı burnumdan çıkmış durumdayken neler yapıyorum yazmadan olmaz.


Kitap



 On Üç Yıl Sonra'yı okuma ne zamandır planımdaydı. Bir önceki kitabı olan Oniki'yi bayağı bir övmüştüm hatırlarsanız, ikinci kitabı da en az onun kadar iyi olacak diye umuyorum. Ancak daha henüz yüzüncü sayfasına gelebildim. Bu aralar kitap okuma hızım yine yerlerde sürünüyor anlayacağınız. Bari şu hastalıktan sonra eski okuma hızıma kavuşayım, lütfen!

On Üç Yıl Sonra'nın konusu bir önceki kitaptan biraz daha değişik, iki yeni baş karakter ekleniyor hikayeye. Aleksey yine bizimle tabii ki. Bakalım neler olacak, ben de heyecanlıyım.

Yorumunu yapmak için sabırsızlanıyorum diyebilirim. Bunun gibi bir serinin daha da popüler olması gerekiyordu bana kalırsa, siz benim tavsiyeme uyup okuyabilirsiniz bence.



Film



Sonunda izlemiş bulunmaktayım. Kurt Sürüsünü nasıl özlemiş bilimezsiniz. Hangover Part III, sanki diğer iki filme kıyasla daha az komikti gibi. Bu filmde biraz daha macera, bir final havası vardı ama yine de oldukça komikti. Özellikle filmin sonunda gülmekten boğuluyordum.

Hangover serisini herkes beğenmese de benim favori komedi filmlerim arasında. Bu tür geceden kalma olaylara bizzat tanıklık ettiğim için daha da bir komik oluyor. Oyuncularıyla, çekimleriyle, replikleriyle oldukça doyurucu bir film bana göre.

Bu tarz filmlerde biraz sanatsallıktan uzaklaşmak gerekiyor. Zaten bir komedi filmi, en fazla ne bekleyebilirsin ki? Yine de alanının en başarılı sinematik ögelerini barındırıyor Hangover Part III. Yönetmenimiz Todd Phillips,beni Due Date ve Project X'te de hayal kırıklığına uğratmamıştı.

Batteniyenize sarılırken eğlenebileceğiniz bir yapım. Tavsiye ediliyor.





Dizi



Arrow'un son bölümünü de devirdikten sonra "Bundan sonra beni ne keser ki?" yanıtının cevabı oldu Hemlock Grove. Yine ölüp biteceğim bir seri. Bu sefer Netflix'ten.

Beni diziyi izlemeye iten, kesinlikle afişiydi. Açıkçası kurt adam olgusu diziye başlamadan önce biraz soğumama neden oldu. Bir tane daha Teenwolf vakası kaldıramayacaktım bu hasta halimle. Sonra dizinin yanında +18 imgesini görünce dedim ki bu bir ergen dizisi olmasa gerek. İlk bölümden sonra bir afalladım, dedim ki ben az önce ne izledim öyle?! Dizinin konusunu beyazperde'de söyle geçiyor,
 Pennsylvania'nın küçük bir kasabasında genç bir kızın parçalanmış halde bulunan cesedinin sorumlusu olarak bir kurt adamın görülmesi, kasabada büyük korku yaratır. Katili bulmak için yola koyulan Roman, aynı zamanda cinayetin şüphelilerinden de biridir. 

Cabin Fever,
Hostel, Hostel: Part II ve The Last Exorcism gibi bir çok yapımla korku fanlarının yakından tanıdığı bir isim olan Eli Roth'un yapımcı ve yönetmen olarak imza attığı dizi 13 bölümden oluşuyor. Netflix'de yayınlanacak olan dizi Brian McGreevy'nin romanından uyarlanmış.


Size bu dizinin neden iyi bir dizi olduğunu şöyle maddeleyeceğim:
  • Gizemli, anlaşılmaz ve merak uyandıran bir konusu var
  • "Kaliteli" kelimesinin çok ötesinde oyuncular var
  • Görüntüler inanılmaz
  • Günümüzde geçmesine rağmen yakalanan vintage havası diziye ayrı bir imaj katıyor
  • Fantastik yaratıklar, her zamankinden daha inanılmaz
  • Kan göstermekten çekinmiyorlar
  • Baş karakterimizin liseli olmasına rağmen bir liseli dizisi değil

ve yakışıklı oyuncuları da unutmamışlar desem, diziyi izlememek için bir neden sayamazsınız herhalde?
Baş rolleri X Men'den aşina olduğumuz, bir zamanlar herkesin hayran olduğu Famke Janssen;

yakında abilerini bile sollayıp geçecek, endamına ölünecek, Bill Skarsgard ve daha önce rast gelmemiş olduğum, kısa sürede sevdiğim Landon Liboiron paylaşıyor.

Dizinin ilk bölümlerinde hiçbir şey anlamayacaksınız, bu herkesde oluyor panik yapmayın. İzlerken "Upir ne ya, Roman'ın annesi ne ayak, onun kardeşi ne öyle, bunun kurt adam olduğunu nasıl anladılar, sen kimsin oğlum!!" gibi cümleler havada uçuşuyor. Diziye yapılan yorumlar genelde "6. bölüme geldim hala bi şey anlamadım ama dizi çok güzel" tarzında. Evet, dizi gerçekten fazlasıyla güzel. Özellikle kurt adam dönüşümü sahnesinde ağzım açık baktım. Hiç bu kadar detaylısı çekilmemişti sanırsam. Eli Roth kankim iyi iş çıkarmış.

Ayrıca bir de dizimizin kitabı varmış Türkçe basımının çıkacağını hiç zannetmiyorum, umuyorum ki yakın bir zamanda orijinal dilinden okuyabilirim.

Not: Hayranı olmuş olduğum Bill Skarsgard sizce de Hannibal Lecter ve Austin Butler'ın birleşimi gibi değil mi?




2 comments:

  1. Hangover1 de çok gülmüştüm. Ama ondaki tadı diğer ikisinde alamadım. Part III`ün başında ve sonunda çok güldüğümü hatırlıyorum..Senin yorumunla Arrow`a başlamıştım son dört bölümüm kaldı izlemelere kıyamıyorum. Şimdide Hemlock Grove güzel diyosun ki senin sayende onuda merak ettim.=) Bu gidişle ders çalışmaya vaktim olmayacak. Bayram tatilimi Hemlock Grove ile başbaşa yapmaya karar verdim. rica ediyorum vizelere kadar başka bişey izleme. merak kediyi öldürür misali elliyi göremicem sınavlarda....

    ReplyDelete
    Replies
    1. En iyisi bence de ilkiydi ama diğer ikisini de oldukça sevdim. Arrow'a gün sayıyorum ben de, Hemlock Grove'u ise yavaş yavaş izliyorum bitmesin diye. Açıkçası kendimi dizilere ben de kaptırmamaya çalışıyorum, durumum sendne farklı değil!

      Delete