Sunday, November 16, 2014

İnceleme: Bakarsın Bulutlar Gider +ÇEKİLİŞ


Kitap: Bakarsın Bulutlar Gider
Orijinal Adı: Acciaio
Yazar: Silvia Avvalone
Yayıncı: Parodi Yayınları
Goodreads Puanı: 3.36 (1.578 oy)
Sayfa Sayısı: 398


Sonra dönüp dedim ki kendime: Üzülme. Unutacaksın her şeyi...' 

Kartpostallardaki görüntü aldatıcıdır. Acımasız tarafıysa aldandığımız şeylerin hep daha güzel olmasıdır. Anna ve Francesca... Güzellikleriyle akılları baştan alan iki genç kız. Bir yanda tüm hırçınlığıyla sürüp giden yaşam, diğer yanda umutlar... Bakarsın Bulutlar Gider, pusulası şaşmış bir toplumda büyümeye çalışan iki genç kızın hayallerini, tutkularını, aşklarını ve sonsuza dek sürecek dostluklarını anlatan muhteşem bir hikâye. 

'Elinizde tuttuğunuz ya da inceliyor olduğunuz bu kitap; tüm özgür ruhlar için yazılmıştır!'
 -Kirkus 
'Bir edebî başyapıt. Hikâye, sesi huzur veren bir nehir gibi çağlıyor.'
 -Caterina Soffici





Bakarsın Bulutlar Gider, elinize aldığınız andan itibaren size pozitif etki veren, henüz kapağını bile açmadan sizi pembe düşlerle saran bir kitap. Ne var ki kitabın içeriği, kapak görselindeki ve tanıtımındaki gibi öyle pek de pollyanna değil. Ve bu beni daha da mutlu etti.

Kitap, İtalya'nın kıyı kentlerinden birinde yaşayan Anna ve Francesca adında iki küçük kızın öyküsünü konu alıyor. İkisi, birbirlerine inanılmaz derecede bağlılar ve sonsuza kadar da en iyi arkadaş olarak kalacaklarını biliyorlar. Tabii hikaye, bu iki kızla sınırlı kalmıyor. Onların ailelerine, oradan da onların arkadaşlarına atlıyoruz. Böyle dediğime bakmayın, içinde kendinizi kaybedeceğiniz, aşırı karakter içeren bir kitap değil bu. Gayet normal ölçüde karaktere ev sahipliği yapıyor.

Bakarsın Bulutlar Gider, iki kızın rayından çıkmış bir dünyada hayata tutunmasını anlatıyor aslında. Kitaba bu şekilde bakacak olursanız, oldukça trajik, yürek burkan ögeler taşıyor sıkça. Ancak bana kalırsa, Anne ve Francesca da o cıvık dünyadan soyutlanmış, melek çocuklar değiller. Hem de hiç değiller. O dünyanın zaman zaman merkezindeki konuma sahipler hatta.

Kitap oldukça değişken bir yapıya sahip. Başlarda okuduğunuz olaylar ve kişiler kırk sayfa sonra aynı kalmıyor. Özellikle Anna ve Francesca'nın kısımlarında rastlıyoruz bunlara, onların düşünceleri hiçbir zaman sabit ve tutarlı değil; bunun sebebi ise daha henüz küçücük olmaları ve şımarık yapıları diye tahmin ediyorum.

Kitabın altından yavaş yavaş verilmeye çalışılan mesajlar, politika, başkaldırı, insanlığın yavaş yavaş yok olduğunun bize sunulması benim kitapta en sevdiğim kısımlardı. Aynı zamanda İtalya'nın kötü yüzünü görmek de oldukça güzeldi.
Bir de Anna'nın abisi Alessio'yu ve annesi Sandra'yı oldukça beğendim. Gerçekçi karakterlerdi. Anna da idare eder bir konumda olsa da ne yazık ki Francesca'yı hiç mi hiç sevemedim. Kendisi, bize ne kadar acıya maruz kalmış, buruk kız olarak gösterilse de benim gözümde şımarıklıkta tavan yapmış bir karakter olarak kaldı hep.

Doğruyu söylemek gerekirse, ilk elli sayfayı burun kıvırarak okudum. Hatta okumak zor bile geldi. Neyse ki kitap sonrasında başta olduğu gibi devam etmedi; olaylar hızlandı ve biraz toparlandı. Yazarın anlatımı zaten inanılmaz akıcı, derslerle boğuşmasaydım rahat rahat iki günde bitirirdim. Merak uyandırıcı bir konuya sahip olduğundan da kitap elimden akıp gitti zaten. Sonu da beni hayal kırıklığına uğratmadı. Oldukça güzel bitti.

Paslanmış bir toplumun piyonu olan iki küçük kız ve çevresindeki insanları okuduk kısaca. Keşke ama keşke kızların yaşı o kadar küçük olmasaydı. On üç değil de en azından on beş yaşında olsalardı daha rahat nefes alabilirdim. Yazar, büyük ihtimalle daha baskın ve vurucu bir öykü anlatmak istediği için kızların on üç yaşında olmasını istemiş; ama ben bir türlü rahat edemedim bu olguyla. Bir de yazar başlarda dış görünüşün önemini göklere çıkarmasaydı kendisine daha çok ısınabilirdim.

Bu iki eksi dışında, okunabilir, akıcı, hoş bir romandı Bakarsın Bulutlar Gider. Farklı, çizginin dışında bir eser okumak isteyenler buyursunlar. Ben okurken keyif aldım.

Yalnız bir uyarım var, on beş yaşından küçük okuyuculara önermiyorum kitabı. O yaşlarda okurum var mı bilmiyorum ama ben yine de söyleyeyim dedim; ilkokul çağında tanıdığınız varsa onlara da kitabı aldırmayın bence. Anne ve Francesca örnek kişilikler değiller hiç. Zaten olaylar kitapta bambaşka bir boyutta dediğim gibi, kitabın orijinal kapağı da gayet karanlık (hatta orijinal ismi demir, çelik gibi bir anlama geliyor yanılmıyorsam) ama İtalya edisyonu dışında hemen hemen her ülkenin basımı Türkçe edisyonundaki gibi rengarenk nedense.

Son bir not, kitap beyaz perdeye uyarlanmış. Her ne kadar izlemeyi istesem de, Alessio'yu oynayan çocuğu hiç beğenmedim, hatta nefret ettim; bundan dolayı kafamdaki Alessio imajını bozmamak adına izlemeyi düşünmüyorum.

Kitabı okuma fırsatı yakalamak isteyenleriniz varsa, aranızdan bir kişi çok şanslı olabilir! Aşağıdaki çekilişe katılmanız yeterli,


a Rafflecopter giveaway

No comments:

Post a Comment