Monday, November 24, 2014

İnceleme: Açıkta/Intemperie


Kitap: Açıkta
Orijinal Adı: Intemperie
Yazar: Jesus Carrasco
Yayıncı: Delidolu Yayınları
Goodreads Puanı: 3.89
Sayfa sayısı:158


AÇIKTA, Madrid Kitapçılar Birliği tarafından 2013'te yılın kitabı seçildi.

“Çobanı düşündü. Duvarın dibinde uzanmış, son nefesini verirken getirdi onu gözünün önüne. İsa ikonunun tepesinde ya da kale gözetleme deliklerinde yerlerini almış, sessizce o anın gelmesini bekleyen kargaları düşündü… Su olmadığı için çıldıran keçileri… Kaçmayı başaramazsa kendisinin de aynı kaderi yaşayacağından emindi artık. Bu kolona bağlı halde ya susuzluktan ya açlıktan ölecekti. Bir teselli bulma umuduyla ailesini düşündü ama bu da işe yaramadı; onu ta buralara sürükleyen bizzat kendi kökleriydi.”

Açıkta, kuraklığa mahkûm olmuş ve şiddetle yönetilen bir ülkedeki küçük bir çocuğun oradan oraya savruluşunu anlatır. Ne isimlerin ne tarihlerin olduğu; ahlâkın, son zerresine kadar buharlaşan su gibi sükût ettiği kapalı bir dünyadır bu. Hâlâ bir kurtuluş umudu olan çocuk ya sağduyunun en ilkel basamaklarına adım atma fırsatını bulacak ya da hep beslendiği şiddete sonsuza kadar teslim olacaktır.





Delidolu'nun yeni eseri Açıkta, konusu nedeniyle görür görmez ilgimi çeken bir eser oldu. Ve sevgili yayınevi sayesinde de hemen okuma fırsatı buldum. Kısa sürede de bitirdim kitabı.

Açıkta, 158 sayfalık, fazla uzun olmayan bir eser. Kısa kitaplar bazılarına yarım bırakılmış gibi görünse de, anlattığı olay ve kullanılan dilden dolayı bu kitabın oldukça yeterli bir sayfa sayısı vardı bana kalırsa.

Evinden kaçan bir çocuğun, doğanın acımasız kuraklığıyla karşı karşıya kalışı ve ihtiyar bir çobanla olan ilişkisini okuyoruz Açıkta'da. Ne var ki çocuğun karşılaştığı tek problem açlık ve susuzluk olmuyor.
Kısa bir zaman dilimini anlatsa da birçok olay ve heyecan barındırıyor kitap; ancak benim için bir oturuştu bitirebilecek tipten değil; bunun nedeni yazarın kullandığı dil. Sürükleyici bir hikaye olmasına rağmen uzun paragraflar bende okurken mola verme isteği uyandırdı. Bunu kötü bir şey olarak algılamayın; yazarın kaleminden memnun kaldım. Kitap eğer beş yüz sayfalık bir eser olsaydı beni boğabilirdi; ancak değil. Az ve öz.

İsimlerini bile öğrenemediğimiz karakterlerin, belirsiz bir zamanın ve mekanın olduğu kitap sayfaları çevirdikçe daha da ilginç ve bazen de ürkütücü olaylar doğuruyor. Bundan dolayı kitaba olan ilgimi hiç yitirmedim, sürekli olarak bana bir bölüm sonra sunacağı şeyi bekledim. Arada, her ne kadar cümleler de boğulsam da okuma isteğim dinmedi.

Normalde bir kitaba sayfalarca yazı yazdığımı biliyorsunuz, ama bu kitabın üstüne konuşacak pek bir şey bulamadığımı fark ediyorum şu an. Eğer betimlemesi bol, kaliteli bir kaleme sahip bir eser arıyorsanız ve farklı, kısa ama dopdolu bir kaçamaksa istediğiniz Açıkta tam size göre olabilir. Çerez niteliğinde ve çok kolay okunan bir şey arıyorsanız kitabı pek damağınıza hitap etmeyebilir.

Kuraklığı ve çocuğun halini bedenimde hissettiğim bir kitap okumuş oldum sonucunda. Delidolu'dan şu ana kadar iki kitap okumuşum, diğeri Gri Gölgeler Arasında idi. Ve o kitap hala favorilerim arasında yer alıyor, hatta yakın bir zamanda yeniden okumayı bile planlıyorum. Bu kitaptan sonra da yayınevine biraz daha ağırlık vermem gerektiğini fark ettim. Delidoluyla birlikte, keşfedecekler listemde birkaç farklı yayıncı da var. Yeni alışverişlerim, buna göre gidecek sanırım.

Yeni yazılarda görüşmek üzere, mutlu günler!

No comments:

Post a Comment