Kitap: Düşüş (Fallen #1)
Yazar: Lauren Kate
Yayıncı: Epsilon Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 379
Goodreads Puanı: 3.75 (165.907 oy)
Düşüş
Alacakaranlık Serisinin bitmesine üzülüp doyamayanlar için...
Lauren Katein kusursuz yabancılarına... Meleklerine âşık olacaksınız!
Bazı melekler düşmeye mahkûmdur. Düşüşe hazır mısınız?
Luce Danielı gördüğü an tuhaf ama tanıdık bir hisle sarsıldı. Onda bilindik bir şeyler vardı. Yeni okuluna adımını attığı ilk gün onun diğerlerinden farklı olduğunu anlamıştı. Fakat Daniel anlaşılmaz bir şekilde ona karşı mesafeliydi. Luce ise pervane misali ateşe taparcasına onun çekim alanına girdiğini biliyordu. Hislerinin peşine düşüp gerçeklerle yüzleşmeye hazır mıydı? Küçücük bir sır hayatlarını ne yönde değiştirecekti? Cevaplar gerçekleri anlamlandırmada yeterli olacak mıydı?
Alacakaranlık Serisinin bitmesine üzülüp doyamayanlar için...
Lauren Katein kusursuz yabancılarına... Meleklerine âşık olacaksınız!
Bazı melekler düşmeye mahkûmdur. Düşüşe hazır mısınız?
Luce Danielı gördüğü an tuhaf ama tanıdık bir hisle sarsıldı. Onda bilindik bir şeyler vardı. Yeni okuluna adımını attığı ilk gün onun diğerlerinden farklı olduğunu anlamıştı. Fakat Daniel anlaşılmaz bir şekilde ona karşı mesafeliydi. Luce ise pervane misali ateşe taparcasına onun çekim alanına girdiğini biliyordu. Hislerinin peşine düşüp gerçeklerle yüzleşmeye hazır mıydı? Küçücük bir sır hayatlarını ne yönde değiştirecekti? Cevaplar gerçekleri anlamlandırmada yeterli olacak mıydı?
Ah, ah... anlamalıydım arkada Alacakaranlık benzetmesi ve P.C Cast'in yazısından beklentilerimi karşılamayacağını.
Evet, kesinlikle beklediğim gibi değildi. İnsanlar neden 5/5 oylamışlar anlayamadım. Ama şunu söylemeliyim ki, bir kitabı okurken daha hiç bu kadar zıt düşüncelere sahip olmamış, ve hiç bu kadar sinirlenmemiştim. Kitabı fırlatıp atmamak için zor tuttum kendimi. Ama bunlara daha sonra geleceğim, ilk önce iyi yönleriyle başlamak istiyorum.
"Erişilebilir ya da erişilemez, Luce'un her zaman görkemli güzelliklere karşı zaafı olmuştu. Tıpkı bu çocuk gibi."
Kitabın melek konusu alışıldıktan biraz farklıydı ve ben çok sevdim. Spoiler vermek istemediğimden geçiyorum, çünkü sonralarda anlaşılıyor ne olduğu ancak değişik bir yapı vardı. En azından temelde farklı olmasalar da (İncil'den çıkma sonuçta) Luce'un olayı ilginçti.
Yazarın yazım tarzını başta çok beğendim, ama sonralarda tüm profesyonelliğini yitirdi gözümde. Anlatımda birinci kişi ve üçüncü kişi arasına sıkışıp kalmıştı. Yazılanlar Luce'un düşünceleri mi Tanrısal Konum'un düşünceleri mi anlayamadım. Ki bu çok iticiydi. Sanki hikaye anlatımından çok yorum katılmış gibiydi. Ben hiçbir anlatıcının "Aman Tanrım" dediğini görmemiştim. Şaşıranın Luce olması gerekmez miydi?
"Korkuyor muydu? Tabii ki hayır. Daniel ile birlikteydi. Sonunda. Onun kollarında. Aklının gerisinde onu kemiren gerçek soru: Korkmalı mıydı? Bundan emin olamıyordu. Nerede olduğunu bile bilmiyordu."
Yazarın başka bir özelliği de olaylar sırf planladığı gibi gitsin diye abartıp durması. Ki bu beni daha çok sinir etti. Örneğin sırf olay yaratmak için iki vurma olan kavgaya "Savaş" dedi. Naptın kadın ya? Ayrıca.. bir insan nasıl bu kadar uyuz bir baş karakter yaratabilir? Hem yazarın abartması, hem de karakterin yapısı beni köpürttü resmen. Allah allah o nasıl sinirlenmek, yırtıp atasım geldi resmen.
"Cam çok daha netti, anlaşılması kolaydı. Sanki o dört işlemdi de, Daniel yüksek matematikti. Ve Luce basit bir ispat için gerekli yolu bulmak bazen bir saat sürse de yüksek matematiği her zaman sevmişti."
Bir kere olaylar o kadar çabuk gelişti ki kız oğlanı gördükten iki gün sonra aşıktı. Ne oluyor bi durun bi soluklanın arkadaş. Onu geçiyorum, beni en sinir eden kesinlikle ama kesinlikle kızın Cam'e olan davranışlarıydı. Yahu çocuğun kafasında bardak kırıyorlar, ölümüne dövüyorlar kız diyor ki "Yine mi kavgaya karıştın Cam napıyısın yha çk kabasın pff" NE YAPSAYDI OTURUP GEL DÖV BENİ Mİ DESEYDİ. Ama Daniel kavgaya karıştığın ayh ne güzel da ağız burun kırıyor. Dedim şu kızın saçını tutayım vurayım kafasını duvara kıvılcım çıkartana kadar sürteyim zımparaya alnını. Deli etti beni manyak mıdır nedir.
"...Güzel kokuyordu. Dudakları tatlı ve lezzetliydi. Uzun boyluydu, güçlüydü ve... Kollarından kayıyordu."
Tabii bu kızı öldürmek istemem için tek neden değil. Arkadaşlar kızın Daniel'a kendinin ne kadar akıllı olduğunu (!) bir açıklayışı var, yazar dalga geçiyor sandım ciddi ciddi. Bu kız nasıl anaokulundan mezun olmuş aklım ermiyor. Tıkın şunu kreşe. Hatta o bile az, gömün direk.
Bir de kızın konuşmaları... intihar sebebi. Bir insan bu kadar mı ergen olabilir? Hem Daniel'a hem Cam'e dediklerini altı yaşındaki bir kız söylemez. O "Daniel'in beni öpüşü seni ilgilendirmes hıh" tarzı bir şey dedi ya o zaman bütün her şey silindi gözümden. Dedim ben ölüyorum galiba. Daniel'a trip atması da ayrı. Kız kendi kendine gelin güvey oldu zaten oğlan buna iki laf etti kırk yıllık aşkı oldu mübarek.
"Luce gözlerini kapadı ve derin bir nefes aldı. Sadece bir rüyaydı ve ne yazık ki bu onun gerçeğiydi."
Erkek karakterlere değinmek istiyorum biraz. Bayıcı aşık Daniel, yavrum o kadar yüzyıl yaşamışsın başka kız bulamadın mı ya? Sevdim çocuğu, o gizemi, meleksiliği falan tamam da bir an sonra baktım tam bir facebook'ta aşk sözleri yazan ilkokullulara dönmüş. Neyse sarışınsın falan yırtıyorsun yine hll spr dvm. Ama Cam, beybi. Çok kafa çocuksun. Dedim gel en yakın arkadaşım falan ol sen. Bad boy tavırlarına, masum gülücüklerine, verdiğin hediyelere, yaklaşımına kurban. Ama ne olursun bırak şu tek hücreliyi. Zaten ilerki kitaplarda Miles diye bir oğlan daha çıkıyormuş. Yine kafayı yiyeceğim anlaşılan.
"Hayır," diye içini çekti bir an sonra. "Tabii ki bunların hiçbirini hatırlamıyorsun. Bu konuda sana imreniyorum."
Bir de, yazar şaşırtıcı olaylar, gizemli karakterler yaratmak istemiş. Becerememiş. Mantık hatalarını tavana vurdurmuş. Zaten karakterler o kadar soğukkanlı ki ne baş karakterler ne yanındaki Penn bir şeye şaşırıyor. Ulan okul melek dolu kimse de sormuyor bunların burda ne işi var sürü olarak? Ayrıca hiiiç de anlamadım sanki sürpriz olarak yerleştirilen melekleri. Bir mantık hatası daha söyleyeyim, okul çok sıkı (!) ama nedense kimse savaşı (kavgayı) görmüyor! Tabii ben böyle soğuyunca kitaptan en son her şey batmaya başladı gözüme. Ama son sayfalarda öyle bayat sözler vardi ki sevilecek gibi değil.
"...Zaten şimdiye kadar çok uzun süre beklemek zorunda kaldım.
"Ne kadar uzun?"
"Senin her şeye değdiğini unutacak kadar uzun değil. Her fedakarlığa. Her acıya."
İlk aldığımda kitabı 5 yıldız çıkar diye düşünüyordum, olmadı. Ama bir yanım seriye cidden devam etmek istiyor. Edeceğim de. Ama sinir olduğum öyle çok yan var ki... Bilemiyorum. Yine de kitapta bir tuhaflık var, sevdiriyor bir yanını. Konusundan kaynaklı diye düşünüyorum. Her ne olursa olsun meleklere zaafı olan biriyim ve Lauren'ın yabancıları gerçekten ilgi çekici. Özellikle Cam. Ama Daniel'ı da merak ediyorum. Özellikle bundan sonra hikaye güzelleşecek gibi. Umarım öyle olur.
Peki Team Cam mi? KESİNLİKLE HAYIR. Elinin körüyle çıksın o Luce. Daniel da fazla ona. Cam yavruma layık olması için ona 150 IQ daha lazım. Zira onunki eksilerde. Ciddiyim, kitaplarda baş kız karakterler için 130 IQ sınırı olmalı. Nedir benim bu çektiğim arkadaş?
Konun çekiciliği, devamını getirmek istediğim için yırtıyorsun Düşüş. Hadi yine iyisin. Ama Luce, en nefret ettiğim ikinci kız karakter oldun. Hatta birincilik için şu an Zoey Redbitch ile yarışıyorsun diyebilirim. İkinci kitapta düzelmen dileği ile... yoksa Lauren Kate'i boğabilirim.
Puan: (5 üzerinden)
No comments:
Post a Comment