Dokuz gün... dokuz gündür kitap okumuyordum. Şimdi düşününce, o kadar da fazla olmamış gibi; ama bir kitap tiryakisi için dokuz gün oldukça uzun bir zaman. Tabii bu sıralar ne yaptığımı da paylaşmadan olmaz dedim. Dedikodular neymiş bakalım.
...Ne İzliyorum?
Arrow
Error verdiğim anlar bu anlar işte sayın okuyucularım. Sokağa çıkıp "seni seviyorum DC Comics diye bağırmak istediğim anlar bu anlar. Yeni bir oyuncuya daha aşık olduğum anlar bu anlar.
Orta karar bir dizi olacak diye başladığım Arrow bana sağ gösterip sol vurdu resmen. Süper bir dizi olmuş yahu. Green Arrow'un uyarlaması olduğunu diziyi izleyene kadar bilmiyormiyordum, evet. Ama böyle sürprizli olması çok şeker oldu. Ne söylesem, ne yorum yapsam bilemiyorum şu anda. Beynimin yarısını Oliver Queen abimiz kaplıyor, gülümseyişiyle, vücuduyla, tavrıyla. Neyse adam zaten afişten de anlayacağınız üzere diziyi izlemeniz için zaten bir sebep oluşturuyor. En güzel yanı ise, dizi sadece yakışıklı bir adamdan ibaret değil. Konusu, olayları iyi. Hem de baya iyi.
Şimdi şöyleki, milyarder Queen ailesinin oğlu Oliver, babasının da aralarında bulunduğu 7 kişi ile beraber Çin yakınlarında yatla açılıyorlar. Yat, alabora oluyor ve tek kurtulan Oliver oluyor. Sonunda "Araf" adında, neredeyse ıssız bir adaya düşüyor. Beş yılın ardından, bir gemi adanın yakınlarından geçiyor ve Oliver kurtuluyor. Beş yıl bir adada takılı kalmak, onu değiştiriyor. Ve babasının son dileğini yerine getirmeyi arzuluyor Oliver. Her bölümde adada neler olduğunu öğreniyor, aynı zamanda da "Kanunsuz"un maceralarına tanık oluyoruz. Aşk, macera, gizem ve bolca aksiyon dolu bir dizi. İlerki bölümlerde Teen Wolf'un biricik Jackson'ı Colton Haynes de cast'in arasına katılıyormuş. Ben izlemeyeyim de kimler izlesin bu diziyi?
Sonuna kadar tavsiye edilir, günde üç-dört bölüm izlenir, üstüne de sevilir bir dizi. Ben diyeceğimi dedim.
Big Bang Theory-How I Met Your Mother
Bayıldığım iki dizidir kendileri. Ne var ki ikisininde son sezonlarını daha başında bırakmıştım, vurmayın. Yeni sezon alarmları verilirken ben de başlayayım dedim, bir hafta içinde iki sezon dizi bitirdim gurur duyuyorum kendimle. Son sezonları yine müthişti, artık sona doğru yaklaşıyoruz. Hayatımdan eksik etmediğim iki dizinin olmayacak olması çok üzücü geliyor. Burada HMYM mi BBT mi kavgası çıkarmayacağım tabii, ikisininde yeri ben de ayrı. Ancak kabul edelim ki, gelmiş geçmiş en iyi diziler arasında yer alıyor ikisi de. O kadar dizi izledim, aynı tadı veren çıkmadı diyebilirim. Ben de koruma derneği gibi konuşuyorum, nesilleri tükenmesin, her bloga bakandan bir lira toplasak...
Tabii bunlar işin şeyleri de, bitecek olmaları cidden tuhaf. Gelecek sezonu beklerken kaç kere baştan sona sezonları bitirdim hatırlamıyorum ama Big Bang Theory'nin neredeyse hepsi ezberimde. Hala izlemeyenler varsa izlesin, artık tavsiye falan beklemeyin bu ikisi için. Politikasını,hatta yaptığı hiçbir şeyi sevmiyoruz da Amerikan'ın, dizileri candır şimdi.
...Ne Dinliyorum?
Şimdi size bu haftaki playlistimi yazacak olsam parmaklarım falan kopar, sizde okumaktan sıkılırsınız falan. Demem o ki paylaşılacak çok şarkı, çok şarkıcı var ama taze taze çıkmış, herkesin dinlemesi gereken bir albümü yazacağım sadece. O da Duman'ın yenisi Darmaduman. Arka arkaya dinleyip kulaklarımın pasını sildim. Duman mükemmel bir dönüş yapmış. Şimdi gelip de "pff Trkçe mzik mi dnlsyn yha .s.s.s" gibi bi' şeyler diyecek arkadaşlarımız varsa kenara alalım, zaten millet olarak da kendimizi ezmeye yer arıyoruz. En azından müziğe laf bulaşmasın. Tamam bizde Ajdar, Mustafa Topaloğlu gibi başkalaşımlar olabilir de neyseki iyi müzik yapan sanatçılarımız da var. Şimdi niye böyle atarlandıysam ben de, derslerden hep derslerden.
...Ne Oynuyorum?
Amnesia: The Dark Descent
Oyun Durağı'na ayrı bir incelemesini yapmayı planlıyordum ama hazır başlık gelmişken yazayım dedim. Bu aralar sardığım oyun ise Amnesia, The Dark Descent. Pewdiepie kankimizi izleyen varsa mutlaka biliyordur. Söyleyeceğim tek şey ise: Oyun videolarda gördüğünüzden çok daha korkunç. "Olm hiçbir şey çıkmıyo ya burdaa" gibi bi tepkiyle başlayıp, küfürlerle devam edip, bembeyaz bir şekilde çıkış yaptığım oyundur. Oyun aslında bir puzzle oyun olarak yaratılmış, gerilim faktörü sonradan eklenmiş. Onun için oyun size çaktırmadan küçük küçük görevler sunuyor. Yapmanız gereken bir şeyler oluyor yani. Oyunun başında "Lütfen düşmanla savaşmaya çalışmayınız, saklanınız, hatta gerekirse kaçınız." gibi bir yazı yer alıyor. Henüz savaşmak gibi bir delilik yapmadım neyseki. Yalnız saklanırken de oynadığınız adam titriyor, ağlıyor, bayılıyor gibi oluyor falan o daha da bi korkunç.
Ardından, "oyunu kulaklıkla ve karanlık bir odada oynamanız tavsiye edilir" tarzı bir yazı yer alıyor. Zaten hep kulaklık kullanırım (Garez'i bile kulaklıkla izlemiş bir insanım). Ben de tavsiye ediyorum, daha heyecanlı oluyor ama arada kulaklığı çıkarma gereği duyabilirsiniz gerçekten. Karanlık bir odada oynamadım, oynamayı da düşünmüyorum. Işıkta da gayet gerici.
Diablo III
"Diablo oynayan kız mı olur yiaa" gibi bir tepki verecek olan arkadaş olursa artık ağzına çakacağım. Yüz bin kere duydum aynı lafı. Diablo da oynuyorum, çizgi-roman da okuyorum, metal de dinliyorum, Star Wars da izliyorum arkadaş. Artık bir laf etmeyin.
Yazın internetim sorunlu olduğundan ne zamandır oynayamıyordum. Bir maratona daha başlamış bulundum. En sevdiğim üç oyun içerisinde yer alır düzeyde bir oyun Diablo 3. Müthiş eğlenceli, bağlayıcı, mouse'u kırmanıza sebep olacak, beş yıldızın da üstünde bir oyun. Bundan sonra LOL falan kesmiyor yani, öyle diyeyim. Yalnız oyun hesap istediğinden dolayı, yanılmıyorsam Torrentde bulunmuyor. Gerçi bir şeyler yapıp beleşi bulunmuş olabilir ama pek sanmıyorum. Yani oynamanız için azıcık para bayılmanız gerekiyor sevgili PC oyuncuları. Ben de kendisinin Collectors Edition'ı var, abim sağolsun. Seveni varsa tavsiyemdir. Ama sınırlı sayıda olan bir paket yanılmıyorsam, Türkiye'de ilk satışında sunuldu bir tek. Gitti Gidiyorda bin liraya gördüm, öyle bir şey yapmayın gidin Amazon'dan alın kazıklanmayın.
...Ne Okuyorum?
Sonunda gelebildik. Dokuz günün ardından bugün başlayıp, muhtemelen yarın bitireceğim kitap Hayvan Çiftliği. Ayrıntılı incelemesi tabii yine blogta yer alacak. Uzun uzun yorumlamayı özledim cidden. Aynı zamanda kaliteli kitap okumayı da. Hoşunuza giden kitap çok oluyor, ama böylesi zor bulunuyor gerçekten.
Bir de not düşeyim, hafta sonlarım normalde boş olmasına rağmen, bundan sonra hafta sonlarımda dolu olacak. Hem dersler, hem sosyal hayat, hem de blog azıcık zorluyor. Zorluyor derken, zamanında yazı yazmak zorluyor. Bundan sonra biraz daha kitap okumaya zaman ayırabileceğimi umuyorum ama bakalım neler olacak. Yalnız yine aklıma güzel güzel yazı başlıkları geliyor, takipte kalın. Yakında yine sizinle olacağım. Belki bir çekilişle dönebilirim,
yarın...?