Bloga, kendimi zorunlu hissetmedikçe herhangi bir siyasi yazı yazmayacağım ya da konu dışı bir paylaşımda bulunmayacağım diyordum. Gelin görün ki, bu sefer bir istisna yapmalıyım dedim.
Hepiniz biliyorsunuz, Türkiye tuhaf bir yer. Hangi görüşü desteklerseniz destekleyin, hangi kafada olursanız olun bu herkesin ortak fikri gibi. Türkiye'de, ülkenin kendisinden bile daha tuhaf karşılanan bir şey var ki, o da Feminizm.
Yoldan geçen hangi insana sorarsanız sorun, alacağınız üç yanıttan (en az) ikisi feminizme "kadın haklarını savunmak, kadın erkek eşitliğini desteklemek veya kadın özgürlüğü" demez. Alacağınız yanıtlar, "feministler lezbiyendir, erkek düşmanı onlar, kadınların erkekleri kötülemesi" gibi yanıtlardır (En trajik tarafsa bunları söyleyenlerin yarısının kadın olmasıdır.) Bir bayan, "Ben feministim," dediğinde aldığı cevaplar daha da komik oluyor; inanın bana. Kendimden biliyorum.
Peki, neden yazıyorum ben bunları? Size gelip, Türkiye'de terimlerin anlamında habersiz kalmış insanları, kadınların ayaklar altına alınmasını neden anlatıyorum? Çünkü şu an buna ihtiyacımız var.
Sosyal medyada Özgecan Aslan adı altında bir sürü paylaşım görebilirsiniz. İnsanların bu konuya bu denli ilgi göstermesi "demek ki umut varmış" dedirtti başta. Ben haberi ilk gördüğümde içim parçalandı, ellerim titredi. Haberin altına yapılmış yorumlardan birkaçının "Ya tamam öldürmeye karşıyız da kadın mini etek, dekolte giyiyo adamlar n'apsınlar" olması beni ne hale çevirdi siz düşünün. Bu yüzden kadınların, erkeklerin biraz uyanmış olması "bir yerlere gelir miyiz?" algısı başlattı. Sonra anladım ki, bunların çoğu sahte.
Özgecan, hakkını sonuna kadar aramamız, belki ismini sokaklarda bağırmamız, gün geçtikçe hatırlatmamız gereken bir insan. Peki, sorarlar adama,
daha önce neredeydiniz?
Ülkemizde çocuk gelin kavramı hala devam etmekte. Daha ilkokul çağındaki kızlar, elli yaşındaki adamlara verilirken neredeydi instagrama attığınız fotoğraflar? 2015 yılında, 46 günde, Türkiye'de, Özgecan ile birlikte 37 kadın, erkek şiddetine kurban oldu. Tekrar soruyorum, neredeydiniz? Biz "Feminizm, kadın hakları, artık tacizi durdurun!" derken neden hiçbiriniz ilgilenmediniz? Şimdi gelmiş, cinsiyetçi insanlar bana "Özge" diyorlar. Hatırlarsanız, aynısını Soma'da da yaşamıştık. Öyle bir haldeyiz ki, insanlar ilgi çekmek, beğeni almak adına böylesi acı olayları kullanıyorlar.
Sokakta sözlü tacize uğrayan insanlara boş boş bakan, sürekli olarak cinsiyetçi konuşan, ağzından ".mına koyim" lafı eksik olmayan insanlar pardon da hiç konuşmasın. Ataerkil anlayış, kadınların kısıtlanması, "etek giyme laf olur, kadınsın otur evinde çocuk bak, temizlik kadın işidir, ne işin var kadın başına sokakta" cümlelerine maruz kalmak "İki Özgecan tweeti atayım fav gelir" demekle yıkılmıyor arkadaşlar.
Katledilen, dövülen, tacize ya da tecavüze uğrayan her kadına, her kıza aynı şekilde destek olmamız, aynı zamanda tepki göstermemiz gerek. Bunu sadece kadınların değil, erkeklerin de göstermesi gerek. Tüm toplumun, uyanması gerek. Küçük bir örnek, Özgecan için sokakta yürürken "kadınlar önde, erkekler arkada olacak" demek dünyanın en saçma şeylerinden biri bana kalırsa. Bakın, bu yazının hiçbir yerinde sadece erkeklerde suç bulmak için bir cümle ya da işlenmiş bir düşünce yok. Feminizm, kadın hakları, sadece kadınlar tarafından veya sadece erkekler tarafından savunulamaz. Birlikte olmak gerekir; omuz omuza. Söylemeyeceğim şeylerden biri de, "tüm suç erkeklerde" tümcesidir çünkü. O tecavüze yeltenen, kadına el kaldıran adamların arkasında da bir anne var. Her şeyden önce, kadınların da kendi haklarının farkına varması, toplumdaki yerini sorgulaması gerekir.
Cinsiyetçi düşünceden uzak, feminizmin anlamını kavramış, zihni açık, hakları eşit, hür bir toplumdur dileğim. Benim dünya görüşüm bu ve böyle şeyleri gerçekleştirmek susarak, yerinizde durarak olmuyor.
Mutlu günler.