Monday, March 31, 2014
İnceleme: Sen Gittiğinde/Where She Went
Kitap: Sen Gittiğinde (Eğer Kalırsam #2)
Orijinal Adı: Where She Went (If I Stay #2)
Yazar: Gayle Forman
Yayıncı: Pegasus Yayınları
Goodreads Puanı: 5.16 (54.391 oy)
Sayfa Sayısı: 277
Her şey bitti derken... Sadece bir tesadüf yetebilir...
"Ben bir nehrin akıntısına kapılmıştım, o ise kıyıda kalmıştı." Adam'ın, Mia'yı aşkıyla hayata döndürmesinin ve Mianın, onun hayatından çıkmasının üzerinden üç yıl geçmiştir...
Artık ülkenin bir ucunda yaşayan Mia'nın Juilliard da yıldızı gittikçe parlamaktadır. Adam ise Mia'nın gidişinin ardından onun için yazdığı şarkılarla grubunun dünya çapında ünlenmesini sağlamıştır. Fakat elde ettiği başarılar, içindeki boşluğu doldurmaya yetmez.
Sonunda şans, sadece bir geceliğine yollarını kesiştirir. Mia'nın, evi gibi gördüğü New Yorku gezerlerken birlikte geçmişe gidip kalplerini geleceğe... ve birbirlerine açacaklardır.
"Unutulmaz."
-Romantic Times-
"Olağanüstü... Eğer Yaşarsamın hayranları bu kitabı da ellerinden düşüremeyecek."
-SLJ-
İnceleme: Dublin Caddesi/On Dublin Street
Kitap: Dublin Caddesi (On Dublin Street #1)
Orijinal Adı: On Dublin Street
Yazar: Samantha Young
Yayıncı: DEX Plus
Goodreads Puanı: 4.31 (81.992 oy)
Sayfa Sayısı: 363
Joss geçmişte yaşadığı acıları bir kutuya kilitleyip her şeyi unutmak için Amerika'dan iskoçya'ya yerleşmişti ve şimdi yeni bir ev arıyordu.
Bulduğu ev Dublin Caddesi'ndeki havalı binalardan birindeydi.
Yolda bir adamla karşılaştı.
Takım elbiseli, bronz tenli, çıldırtıcı İskoç aksanlı, maço tavırlı, seksi bakışlı Braden'la.
Joss, Braden'ın her zaman kolunda taşıdığı Barbşe kılıklı kızlardan biri değildi, olmaya da hiç niyeti yoktu.
Ama insan arzularına nereye kadar gem vurabilir?
Kalbiniz başka, beyniniz başka şey söylüyorsa, hangisinin sözünü dinlesiniz?
Trajedi. Seks. Tutku. Kahkaha. Kıskançlık.
New York Times Bestseller
The Wall Street Journal Bestseller
Amazon Bestseller
USA Today Bestseller
Ve 30 ülkede milyonlarca okuyucuya ulaşmış, son yılların en çok konuşulan aşk hikayesi.
Bulduğu ev Dublin Caddesi'ndeki havalı binalardan birindeydi.
Yolda bir adamla karşılaştı.
Takım elbiseli, bronz tenli, çıldırtıcı İskoç aksanlı, maço tavırlı, seksi bakışlı Braden'la.
Joss, Braden'ın her zaman kolunda taşıdığı Barbşe kılıklı kızlardan biri değildi, olmaya da hiç niyeti yoktu.
Ama insan arzularına nereye kadar gem vurabilir?
Kalbiniz başka, beyniniz başka şey söylüyorsa, hangisinin sözünü dinlesiniz?
Trajedi. Seks. Tutku. Kahkaha. Kıskançlık.
New York Times Bestseller
The Wall Street Journal Bestseller
Amazon Bestseller
USA Today Bestseller
Ve 30 ülkede milyonlarca okuyucuya ulaşmış, son yılların en çok konuşulan aşk hikayesi.
Saturday, March 29, 2014
İnceleme: Yolun Sonundaki Okyanus
Kitap: Yolun Sonundaki Okyanus
Orijinal Adı: The Ocean at the End of the Lane
Yazar: Neil Gaiman
Yayıncı: İthaki Yayınları
Goodreads Puanı: 4.02 (110.852 oy)
Sayfa Sayısı: 181
Bir kelebeğin kanatları kadar narin ve hüzünlü.
Karanlıktaki bir bıçak kadar tehditkâr ve korku verici.
Neil Gaiman, sarsıcı eseri Yolun Sonundaki Okyanusta, insanı insan yapan tüm duyguları ortaya çıkarmakla kalmayıp, okurlarını onları çevreleyen karanlıklardan korunmaları için geçmişin sığınağına davet ediyor.
Hikâye, kahramanımızın çocukluğuna dönmesi ve evinin yanındaki gölün aslında bir okyanus olduğunu iddia eden Lettie Hempstocka dair anılarının canlanmasıyla başlıyor. Bu andan sonra; küçük bir çocuğun fazlasıyla ürkütücü, garip ve tehlikelerle dolu geçmişine doğru bir kapı açılıyor.
Artık, yolun sonunda neyle karşılaşacağını kahramanımız da bilmiyor…
İnceleme: Yıldızları Saymak/Number the Stars
Kitap: Yıldızları Saymak
Orijinal Adı: Number the Stars
Yazar: Lois Lowry
Yayıncı: Arkadaş Yayınları
Goodreads Puanı: 4.07 (240.204 oy)
Sayfa Sayısı: 132
Küçücük bedenlerde kocaman yürekler... Sıcacık bir sevgi, dayanışma ve cesaret öyküsü... Nazi işgali altındaki Danimarka'da geçen, heyecanlı bir kaçış serüveni.
Almanlar, Yahudiler "yerleştirme" seferberliğine girişince Annemarie Johansen'in küçük dünyası alt üst olur. Annemarie, küçük yaşında sadakatin, dostluğun, sağduyulu olmanın ve cesaretin ne demek olduğunu öğrenir. En yakın arkadaşı ve ailesi için kendini hiç düşünmeden tehlikeye atar. Okuyucu, on yaşında bir kızın gözleriyle sıradan insanların birer kahramana dönüştüğü ürkütücü bir yolculuğa çıkar.
1. YIL ÇEKİLİŞİ
Bayanlar beyler,
Blogumun birinci yılı kutlu olsun!
İlk yazımı yayınladığımdan bu yana ne kadar şey değişmiş, ne kadar zaman geçmiş... inanılır gibi değil gerçekten. Ama olmuş işte bir yıl. Hatta dün, tam bir yıl olmuş, ama ben tarihi daha henüz fark edebildim. Bir gün gecikmeyle de olsa, çekilişi başlatayım dedim. Çekilişte 4 adet kitap hediye ediyorum!
a Rafflecopter giveaway
Blogumun birinci yılı kutlu olsun!
İlk yazımı yayınladığımdan bu yana ne kadar şey değişmiş, ne kadar zaman geçmiş... inanılır gibi değil gerçekten. Ama olmuş işte bir yıl. Hatta dün, tam bir yıl olmuş, ama ben tarihi daha henüz fark edebildim. Bir gün gecikmeyle de olsa, çekilişi başlatayım dedim. Çekilişte 4 adet kitap hediye ediyorum!
Birinci yılın dolduğunu bugün fark ettiğimden, kitapları apar topar buldum. Biraz da olsa, farklı türlerden seçmeye çalıştım. Böylece elimde sizler tarafından okunmayı bekleyen dört adet kitap olmuş oldu.
Çekilişimde dört adet kazanan olacak, yani herkese bir kitap. Hangi kitabı istediğinizi siz seçeceksiniz tabii ki.
Çekilişle ilgili detaylar:
11 Nisan'da sonlanacaktır.
Yurt dışına gönderim yapılmaz.
Kargo bedelini ben karşılıyorum.
Kayıp kargo vb. sorunlardan sorumlu değilim.
Kitapları okuyacak olan ilk kişi sizsiniz, ikinci el değildir.
Hiçbir yayınevi veya kuruluşun katkısı yoktur. Kendi imkanlarımla yapmaktayım.
Friday, March 28, 2014
Bayağı bir zaman oldu...
Çok zaman oldu buralara uğramayalı.... bayağı bir zaman oldu... 2 ay mı? Ne?
Yazınca bir kez daha şoka uğradım yani. Ben ve blogsuz iki ay. Olmuş gerçekten. Ama gittiysek de, bir sebebi vardı elbet.
Hayatımın en yoğun iki ayını geçirdiğimi söylemem gerekiyor. Bırakın bir yazı yetiştirmeyi, sayfaya uğrayamadım bile. Kişisel sorunların üstüne katlanan ülke sorunları, okul falan derken liste uzayıp gitti bende.
Kitap açacak günlerim yoktu bir ara, biliyorsunuz, çoğunluk olarak eylemden eyleme koşuyorduk. Elimizde küçücük bir çocuğun fotoğrafıyla beraber. Siyasi sorunlar hiç bitmedi tabii, ama bir yerden sonra yürekleri sızlatacak hale geldi. İnternet sansürüydü, yolsuzluğuydu derken kafa yine uçup gitti. Sonra başladı: Sınav, sınav, sınav, sınav...
Artık bloga yansıtmak istediğim konular değil pek bunlar. Ne internetimize, ne de insanlarımıza güvenebiliyoruz malum. Kitap, film düşünecek hal kaldı mı tartışılır fakat blogu çizgisinden şaşırtmamak da gerekiyor. Sonuçta bir kesime değil, her kesime hitap eden bir yer.
Ancak ilgili konuya gelirsek: kitap okudum mu, film izledim mi? Evet. Az da olsa yaptık bir şeyler.
Sanırım kitap okuma alışkanlığım bu kadar dengesizleşebilirdi. Haftada üç kitap bitirdiğim, sonrasında da iki hafta kitaba elimi sürmediğim zamanlar boldu ancak bu sefer öyle de olmadı. Taht Oyunları elimde yalamaya döndü resmen. Kitap oku oku bitmedi, minik yazıları arasında gömülü kaldım, kitabı da bir hayli beğendim ama diyorum ya, bir anda her şey kesildi. Sonra sonra kendimi okumaya zorladım. Evde olduğum sınırlı zamanlarda elime bir kitap tutuşturdum. Ne var ki bu sefer de kitaplar sarmadı, birinin kapağını kapatıp diğerininkini açtım. Yani elde var sıfır blog yazısı oldu. Tabii okul diye bir meret sürdüğünden ve ben Alman Edebiyatı'nın içerisinde süründüğümden bütün beynim Goethe, çeşitli Alman yazarlar ve eserleriyle doluydu. Faust'un inceleme ödeviydi, Kırmızı Başlıklı Kızın Almanca okunmasıydı derken şalterlerim yine attı. Bitirmiş olduğum bu kitapların da yazısını yazasım falan gelmedi. Zaten genç-yetişkin blogu kim Goethe kim? Elde var, yine sıfır blog yazısı.
Peki ya filmler, diziler?
American Horror Story, HMYM, Arrow ve MMFD'den ikişer, üçer bölüm izledim. Önümüzdeki günlerde yine bir dizi yazısı gelebilir, alarmı veriyorum.
Çok olmasa da, bir-iki film izledim. Onların yorumları da -uyumuyorum ki- bu hafta içerisinde gelecek.
Ama ben en sonunda ne yaptım? Sarsılıp kendime geldim. Ve bugün oturup bir kitap bitirdim. Hem de güzelinden...
Sonra bir (elimdekiler yetmezmiş gibi) kitap alışverişi yaptım, eski blogger ruhumu geri getirmek adına.
Bu da demek oluyor ki, yarın, evet evet, yarın. Yeni yazılarla buradayım. Ve artık sürpriz bir olay olmadığı sürece eski istikrarımla beraber burada olmaya devam edeceğim. Yani henüz benden kurtulamadınız.
Bol kitaplı, güzel günler.
Yazınca bir kez daha şoka uğradım yani. Ben ve blogsuz iki ay. Olmuş gerçekten. Ama gittiysek de, bir sebebi vardı elbet.
Hayatımın en yoğun iki ayını geçirdiğimi söylemem gerekiyor. Bırakın bir yazı yetiştirmeyi, sayfaya uğrayamadım bile. Kişisel sorunların üstüne katlanan ülke sorunları, okul falan derken liste uzayıp gitti bende.
Kitap açacak günlerim yoktu bir ara, biliyorsunuz, çoğunluk olarak eylemden eyleme koşuyorduk. Elimizde küçücük bir çocuğun fotoğrafıyla beraber. Siyasi sorunlar hiç bitmedi tabii, ama bir yerden sonra yürekleri sızlatacak hale geldi. İnternet sansürüydü, yolsuzluğuydu derken kafa yine uçup gitti. Sonra başladı: Sınav, sınav, sınav, sınav...
Artık bloga yansıtmak istediğim konular değil pek bunlar. Ne internetimize, ne de insanlarımıza güvenebiliyoruz malum. Kitap, film düşünecek hal kaldı mı tartışılır fakat blogu çizgisinden şaşırtmamak da gerekiyor. Sonuçta bir kesime değil, her kesime hitap eden bir yer.
Ancak ilgili konuya gelirsek: kitap okudum mu, film izledim mi? Evet. Az da olsa yaptık bir şeyler.
Sanırım kitap okuma alışkanlığım bu kadar dengesizleşebilirdi. Haftada üç kitap bitirdiğim, sonrasında da iki hafta kitaba elimi sürmediğim zamanlar boldu ancak bu sefer öyle de olmadı. Taht Oyunları elimde yalamaya döndü resmen. Kitap oku oku bitmedi, minik yazıları arasında gömülü kaldım, kitabı da bir hayli beğendim ama diyorum ya, bir anda her şey kesildi. Sonra sonra kendimi okumaya zorladım. Evde olduğum sınırlı zamanlarda elime bir kitap tutuşturdum. Ne var ki bu sefer de kitaplar sarmadı, birinin kapağını kapatıp diğerininkini açtım. Yani elde var sıfır blog yazısı oldu. Tabii okul diye bir meret sürdüğünden ve ben Alman Edebiyatı'nın içerisinde süründüğümden bütün beynim Goethe, çeşitli Alman yazarlar ve eserleriyle doluydu. Faust'un inceleme ödeviydi, Kırmızı Başlıklı Kızın Almanca okunmasıydı derken şalterlerim yine attı. Bitirmiş olduğum bu kitapların da yazısını yazasım falan gelmedi. Zaten genç-yetişkin blogu kim Goethe kim? Elde var, yine sıfır blog yazısı.
Peki ya filmler, diziler?
American Horror Story, HMYM, Arrow ve MMFD'den ikişer, üçer bölüm izledim. Önümüzdeki günlerde yine bir dizi yazısı gelebilir, alarmı veriyorum.
Çok olmasa da, bir-iki film izledim. Onların yorumları da -uyumuyorum ki- bu hafta içerisinde gelecek.
Ama ben en sonunda ne yaptım? Sarsılıp kendime geldim. Ve bugün oturup bir kitap bitirdim. Hem de güzelinden...
Sonra bir (elimdekiler yetmezmiş gibi) kitap alışverişi yaptım, eski blogger ruhumu geri getirmek adına.
Bu da demek oluyor ki, yarın, evet evet, yarın. Yeni yazılarla buradayım. Ve artık sürpriz bir olay olmadığı sürece eski istikrarımla beraber burada olmaya devam edeceğim. Yani henüz benden kurtulamadınız.
Bol kitaplı, güzel günler.
Subscribe to:
Posts (Atom)