Ne Okuyorum?
I'll Give You The Sun, çıktığı ilk andan itibaren yabancı kitapseverler arasında gökkuşaklı bir fırtına koparmıştı. Kitabın kapağını sosyal medyanın her basamağında görmek canımı sıkar duruma gelmişti. Neden? Çünkü kitap birkaç ülke uzaklığındaydı bana. Yurt dışından kitap sipariş etmeye hala ve hala ve hala çok üşeniyorum, tüm alışverişlerimden memnun kalsam da bekleme süreci beni öldürüyor; zaten benim alacağım kitaplara karar vermem de haftalar alıyor... o yüzden işte bu kadar uzun süre sonra elimde bu kitap. Yine de, elimde ve iyi ki de burada!
Kitabın konusundan kısaca bahsetmem gerekirse,
I'll Give You The Sun; Sweetwine ikizlerinin öyküsü. Bir tarafta, ilgiyi üstüne toplayan ve teenage döneminin ağırlığıyla yürüyen Jude; diğer tarafta ise itilip kakılan, kendini dünya dışı gören sanatçı ruhlu Noah.
Herhalde, bu ufak tanımdan bile hangi karakteri sevip hangisine ateş saçan gözlerle baktığımı anlayabilmişsinizdir.
Kitap, farklı bölümlerle iki karakteri de ana olarak ele alıyor. Bir geçmişe, bir de şimdiye yolculuk yaparken ikizlerin hayatlarını tam anlamıyla kavrıyoruz.
Kitabın henüz yarısındayım ama bu, romana aşık olma yoluna gitmem için erken değil bana kalırsa. Yazarın dili gerçekten çok çok çok fazla güzel. Yani abartmayayım diyorum, ama güzel işte. Her cümlesinde Jude ve Noah'nın kendi karakterlerini yansıtıyor. Bu özelliği sanırım en sevdiğim yanı oldu yazarın kaleminin. Aynı zamanda, kitaptaki benzetmeler de beni benden alıyor. Tabii kitabın olay örgüsünün de üslup kadar ilgi çekici olduğunu belirtmeliyim. Yine de, spoiler vermemek adına çok bir şeyden bahsetmeyeceğim.
Şuan, Jude'u sevmeme ve onun bölümlerini değil de hep Noah'yı okuma isteğiyle dolu bir dönemdeyim. Kitap nerelere varacak, nasıl bitecek, bizimkilere ne olacak oldukça merak ediyorum!
Aslında, okuma listemde bir sürü kitap var. Ancak, sağım solum belli olmadığından ve biraz da sizi şaşırtmak istediğimden bugün burada sadece bir kitabın adı geçecek. O da; The Orginals, Yükseliş.
Hiç tahmin eder miydiniz? Açıkçası, ben etmezdim. Çünkü kısa bir süre önce yüklü (cidden yüklü) bir kitap alışverişi yaptığımdan yeni bir kitap eklemeyi istemiyordum odanın her yerine taşmış olan kitaplığa. Ne var ki, bugün sürpriz bir şekilde bir kargo belirdi kapımda. Ambalajı açınca odama hoplaya zıplaya döndüm diyebilirim. Kitabı zaten merak ediyordum ama şimdi elimde olması çok daha hoş bir şey. Hem, uzun zamandır içinde fantastik ögeler bulunduran tek bir kitap bile okumadım. Bu bana derin bir nefes gibi gelecek. Teşekkürler GO!
Yeni yazılarda görüşmek üzere; hepinize mutlu, huzurlu tatiller!