Sunday, February 9, 2014

Film Karnavalı

12 Years a Slave

Yönetmen: Steve McQueen
Senarist: John Ridley (senaryo), Solomon Northup (kitap)
Oyuncular:  Chiwetel EjioforMichael Fassbender, Benedict Cumberbatch, Sarah Paulson, Lupita Nyong'o
Yıl: 2013
IMDb Puanı: 8,4

Artık her Nişantaşı'na inişimde sinemaya gitmek alışkanlık oldu. American Hustle'a mı gitsem 12 Years a Slave'e mi bilemedim hiç. Canım biraz dram çektiğinden seçimimi Steve McQueen yapımından kullandım. American Hustle için dvd çıkışını bekleyeceğim artık.

Gerçeği söylemek gerekirse, uzun zamandır bir filmde bu kadar sarsıldığımı hatırlamıyorum. Hikaye başlı başına zaten bir olay, ancak John Ridley ve Steve McQueen'in inanılmaz iş birliği, bu duygu dolu öyküyü çok daha canlı bir hale getirmiş. Gerek görüntüler, gerek oyunculuklar inanılmazdı. Film aldığı her övgüyü sonuna kadar hak ediyor.

Oyuncuların bizlere yansıttığı hüzün, acı çok gerçekçiydi. Kadro her şekilde bir adım öndeydi zaten. Michael Fassbender...  kelimeler yetmiyor anlatmaya adamı. En beğendiğim aktörler listesinde, her filmiyle beraber bir sıra daha yükseliyor. 

Filmde tek olumsuz eleştiri yapabileceğim yer, bazı durgun sahnelerin gereğinden uzun tutulmuş olmasıydı. İzleyenler ne demek istediğimi anlayacaktır. İki-üç saniye gösterilmesi yeterli olan gökyüzü, otuz saniye ekrandaydı. Yönetmen büyük ihtimalle bunu aradan zamanın geçtiğini, adamın kendi iç dünyasıyla yüzleştiğini falan anlatmak için kullanmış. Belki de olayları sindirebilmemiz için de vakit tanımış da olabilir.

Oscar için gün sayıyordum, bu filmden sonra daha da meraklandım. Bakalım ödülleri kim toplayacak?


This Is The End

Yönetmen:  Evan GoldbergSeth Rogen
Senarist: Evan GoldbergSeth Rogen
Oyuncular: Seth Rogen, James Franco, Jonah Hill, Jay Baruchel, Danny McBride
Yıl: 2013
IMDb Puanı: 6,9

Filmi daha önce birçok kez izleme olanağına sahipken ucuz, Disaster Movie kıvamında, gereksiz ve yavan bir yapıt olduğunu düşünerek izlememiştim. IMDb puanının bir komediye göre yüksek olduğunu görünce bir izleyeyim dedim. İyi ki de demişim, film çok eğlenceliydi. Oyuncuların kendilerini canlandırması fikri oldukça hoş bir hava katmıştı This Is The End'e.

Filmde beklenmedik şeylerle karşılaştım, kahkaha attım, sonra biraz bekleyip tekrar kahkaha attım. Buradan filmin gerçekten komik olduğu fikrini çıkarıyoruz. 

This Is The End ayrıca bana James Franco'yu tekrardan sevdiren film oldu. Oz the Great and Powerful filmiyle benim gözümdeki yerini kaybetmişti James, aynı Mila Kunis gibi. Gıcık olmaya başlamıştım hatta adama, niyeyse artık. Jonah Hill, adamım. Yine süperdi. aynı Seth Rogen ve Danny McBride gibi.

Filmde daha bir sürü aşina olduğumuz güzel oyuncularla karşılaşıyoruz. Beyaz perdeden uzak durması gereken Rihanna bile oldukça iyiydi bu filmde. Komedi filmlerine yakışıyorsun da ciddi filmlere el atma, lütfen!



Carrie


Yönetmen: Kimberly Pierce
Senarist: Lawrence D. Cohen, Roberto Aguirre-Sacasa
Oyuncular:  Chloë Grace MoretzJulianne MooreGabriella Wilde, Ansel Elgort
Yıl: 2013
IMDb Puanı: 6,1

İzlemek için sabırsızlandığım filmlerdendi Carrie. Sinemaya gidememiştim, birkaç hafta önce izleme fırsatı yakaladım. Böylece müstakbel Augustus'umuzu da izleme şansım olmuş oldu (çocuk iyi, evet). Film güzeldi, sanki. Güzeldi de bir şeyler eksikti. Bir olmamışlık vardı filmde en başından beri.

Senaryoyu Stephen King'e vermeme nedenleri neymiş acaba, çok merak ettim. Çünkü filmin en büyük eksikliği senaryodan kaynaklıydı bana kalırsa. Kitaptaki gibi, arada gazete manşetleri kıvamında, röportajları, telsiz kayıtlarını falan verselermiş bari. Zaten kısacık kitap, adam gibi bir uyarlama yapılamıyorsa artık sorun yönetmende, senaristlerde. Koskoca Julianne Moore'u koymuşsun oraya, hakkını ver bari.

Senaryo baştan yazılmış olsa, daha iyi kurgulanabilirdi der geçerdim. Ama bir kitaptan esinlenirken temel senaryo zaten elinin altında oluyor, birkaç eklemeyle daha güzel hale getirmek ellerindeyken nasıl bu hale getirebiliyorlar anlamıyorum.

O kadar kötü bir film olmamakla beraber, beklentilerimin oldukça altındaydı Carrie. Görsel kalitesiyse tartışılır. Fantastik bir yapımda günümüz teknolojisiyle gerçekçilik daha iyi korunabilirdi. Yine de o kadar da beter değildi. Chloe Grace Moretz yine tüm oyunculuğunu kullanmış. Seviyorum falan da hala Eğer Yaşarsam için uygun bulamadım. Umarım saçlarını kahverengine boyatıp da gelir.


Monsters University

Yönetmen: Dan Scanlon
Senarist: Dan Scanlon, Daniel Gerson
Seslendirmenler:  Billy CrystalJohn GoodmanSteve Buscemi 
Yıl: 2013
IMDb Puanı: 7.5

Ne zamandır oturup da tatlı tatlı bir animasyon izlememiştim. İyi oldu. Keyifli, eğlenceli, sıcacık bir filmdi Monsters University. Yine de Monsters, Inc. tadı yoktu tabii ki.

Sürekli evirip çevirip klişe karakterleri ve olayları önümüze farklı bir şeymiş gibi sunmasalar keşke. Çocuklara yönelik bir çalışma olduğundan ne kadar müdahale edebilirsiniz, bilinmez. Ama böyle orijinal fikirlerle süslenmiş bir filmde o bildiğimiz ögeler olmasaymış daha iyi olurmuş.

Gayet izlenebilir bir animasyon olmuştu aslında MU. Belki de ilk filmin izlerini aradığımdan bir parça burukluk oldu içimde. Ama öyle kötü bir tat bırakmıyordu yani. Eğer sizde benim gibi konu animasyon olunca yaşını unutanlardansanız tavsiye ederim, daha iyileri de yok değil yani tabii.


Bir de bu arada Ateşi Yakalamak'ı ve favorilerimden biri olan Fight Club'ı bir kez daha izledim. Filmlere doyamadığım haftalar yaşadım anlayacağınız. Okullar açılıyor, sınavlar başlamadan birkaç film arası verin bence. Mutlu pazarlar!




Tuesday, February 4, 2014

İnceleme: Şemsiye Akademisi: Kıyamet Senfonisi


Kitap: Şemsiye Akademisi: Kıyamet Senfonisi (The Umbrella Academy #1)
Orijinal Adı: The Umblrella Academy, Vol. 1: Apocalypse Suite
Yazar: Gerard Way
Çizer: Gabriel Bá
Yayıncı: JBC Yayıncılık
Goodreads Puanı: 3.95 (10,444 oy)
Sayfa Sayısı: 192

Her şey Dünya genelinde gerçekleşen sıra dışı bir olay ile başlar. Daha önce hiçbir gebelik belirtisi göstermeyen kadınlar, ardı ardına 43 çocuk dünyaya getirirler. Milyoner mucit Reginal Hargreeves ise bu çocuklardan 7 tanesini evlat edinir. Kendisine bunun nedeni sorulduğunda ise sadece 'Dünyayı Kurtarmak İçin' der.

Hargreevs, sıra dışı güçleri olan bu çocukları eğitmek için Şemsiye Akademisini kurar. Bu akademi çocuklar için içlerindeki güçleri keşfetmeyi sağlayacak bir aile olacaktır.

ALDIĞI ÖDÜLLER :
Amazon.com : 2008
En İyi Çizgi RomanEisner Ödülleri : 2009
En İyi Grafik Roman Ödülü
En İyi Kapak Artisti Ödülü
En İyi Renklendirme Artisti Ödülü
En İyi Çizim Artisti Ödülü
Book Expo America : 2009 En İyi Çizgi Roman
New York Times : En İyi Satanlar

Young Adult Library Service Association (YALSA) : Gençler İçin Okunması Gereken En İyi 10 Çizgi Roman Ödülü.


Bir Yeni Alışveriş Yazısı: İstanbul


Şu ana kadar İstanbul'a gidip de bir kere bile kitap almadığım görülmemiştir. Artık bu kısır bir döngü haline geldi. Gördüğüm her kitapçıya giriyorum. Gezmediğim Mephisto, Nezih ve tabii ki D&R kalmadı. Hayır, hepsinden alışveriş yapmıyorum. Genelde içeri girip salına salına bakmak, eğer yanımda birileri varsa onları kanser etmek hobim çünkü.



Kurbanlarıma geçersek...

İlk durağım her zamanki gibi (evin dibinde olduğundan) Beşiktaş Kabalcı oldu. Alınacak biiir sürü kitap vardı ama tabii ki içeri adımımı attığım anda hepsi kafamdan uçtu gitti. Ben de önüme ne gelirse seçip, aklıma yatanı almaya karar verdim. Ne var ki benim Kabalcı'da biraz beynim dönüyor. İstediğim kitabı arayıp da şak diye bulmuşluğum çok nadir yani. Bir Gaiman kitabını bir rafta, diğerini taa köşe başında bulunca tepem atıyor. "Düzenleyin şu rafları!!!" diye yırtınasım geliyor.

Yanılmıyorsam Kabalcı'nın Çok Satanları tarzı bir standında gözüme üç kitap çarptı. Chris Cleave: Altın, Kristin Hannah: Gece Yolu ve Georgge R.R. Martin: Taht Oyunları. Biraz korkarak da olsa Taht Oyunları'nı kaptım. Bir de Kabalcı da kazıklanmayı çok sevdiğimden (niyeyse) resim kitaplarını, malzemelerini.


İkinci alışverişim bir D&R mağazasında gerçekleşti. O kadar çok şubesine girdim ki, hangisinden aldığımı hatırlamakta güçlük çekiyorum. Yanılmıyorsam Cevahir'dekiydi. Bu sefer mağazaya girdiğimde aklımda bir kitap vardı: Otomatik Portakal. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'nın yeni kapağıyla bastığı haberini almıştım, (çok iyi olmuş, çünkü sırf eski kapağın kötülüğünden okuyasım gelmiyordu) ne zamandır okumak istediğim de bir kitap olunca listemin en başına koymuştum. Mağazaya girince de anında gözüme çarptı zaten, elimle koymuş gibi buldum.

D&R'daki ikinci kurbanım ise Demir Kral oldu. Türkçe'ye çevrilmeden önce kapaklarının güzelliğinden etkilenip yurt dışından sipariş etme planları yapmıştım. Dilimize çevrildiğini duyunca beklemiştim, iyi de oldu. Pegasus güzel bir baskıyla çıkarmış.

Bu sefer Kadıköy'e gittiğimde kitapçı kitapçı gezemedim, çizgi romanlara bakamadım ama işte şans, CKM'de Aykırı Kumpanya gösterisine giderken (Bu arada gösteriyi de çok beğendik, hele de ikinci yarısını! İzlemeye değer.) abimle gözümüze bir dükkan çarptı. POW! adında, bakery-figür dükkanı tadında bir yer. Belki çoğunuz duymuşsunuzdur ama benim daha yeni haberim oluyor. Güzeller güzeli figürlerden almadım ama ne zamandır istediğim bir çizgi romanı sepete attım. Umbrella Academy, bayağıdır peşinde koştuğum bir  çizgi romandı. Gerard Way hayranlığımı biraz daha arttırmayı planlıyorum. Yayınevi yakında ikinci kitabı da çıkarıyormuş. Oh, mis.



İstanbul'daki kitap alışverişlerim böyle oldu. Şimdi geriye bunları ve evde bekleyen, daha kapağı açılmamış yaklaşık kırk kitabı okumak kalıyor. Taht Oyunları'na başladım bile ancak sayfalarda kayboluyorum, ne zaman biter hiç bilemeyeceğim. Yoruma kadar daha bir sürü yazı sırada, bu soğuk ama güzel sömestr günlerinde sizi yazısız bırakmayacağım. Bol kitaplı günler!

Not: Yine bir D&R'dan kopardığım Buenos Aires temalı noteLook sizce de çok süper değil mi? O kadar beğendim ki göstermeden edemedim! 

Monday, February 3, 2014

Huzur İçinde Yat Hoffman

Bu sabah Philip Seymour Hoffman'ın ölüm haberiyle uyandım. Kendisi şüphesiz en sevdiğim aktörlerden biriydi. Huzur içinde yat Hoffman. Sen bizim Truman Capote'umuz, Plutarch Heavensbee'mizdin. Açlık Oyunları asla eskisi gibi olamayacak.